BELEDİYE NIKÂHI, YA DA RESMÎ NİKÂH:
Belediyenin evlendirme dairelerinde kıyılan nikâh Islâmî açıdan da nikâh sayılır mı? Bu sorunun cevabını verebilmek için Islâmî nikâhın nasıl olduğunu bilmemiz gerekir.
Fıkıh usulünde insanın fiilleri hissî ve şer`î olmak üzere ikiye ayrılır: Şer`î fiiller, şeriat gelmeden önce bulunsa dahi, şeriatin müdahale ettiği ve yeni bir şekle soktugu fiillerdir. Islâmî nikâh da; niteliklerini şeriat belirlediği için şer`î, yani dinî bir fiildir. Dinî bir fiilin nasıl olacağı, dîni kabul etmeyen bir sistem tarafından değil bizzat din tarafından belirlenir.
Islâmî nikâh, tarafların müslüman olması halinde; "îcâb" ve "kabul" ün bulunmasıyla gerçekleşmiş olur. "Icâb"; birinin diğeriyle evlenme isteğini bildirmesi, "kabul" de; diğerinin bu teklifi kabul etmesi demektir. Bu karşılıklı sözleşmenin hiçbir şüpheye yer bırakmaması gerekir. Çünkü nikâh önemli bir müessesedir. Taraflar bütün varlıklarıyla birbirinin olmakta ve ömür boyu sürmesi gereken bir müessese bu temel üzerine oturmaktadır. Onun için nikâhtaki anlaşma kelimeleri, ya açıkça nikâhı ve evlenmeyi anlatan kelimeler olmalıdır, ya da o anda başka anlama gelme ihtimalı olmayan ve kendileriyle evlenme kastedildiği kesin olan kelimeler olmalıdır. Meselâ:
Kadın: - "Beni eşliğe (ya da zevceliğe) kabul ettin mi?"
Erkek: - "Ettim. (Ya da seni zevce olarak aldım, eşliğe kabul ettim)" gibi.
Veya:
Erkek: - "Seninle evlenmek istiyorum, bana zevceliği kabul eder misin?"
Kadın: - "Ettim."
Görüldüğü gibi birinci örnekte "îcâb" kadından, "kabûl" erkekten, ikinci örnekte de "îcâb" erkekten, "kabûl" kadındandır. Bu birşey değiştirmez, önemli olan:
1. Icâb ve kabulün başka anlama ihtimal olmayan sözlerle olması,
2. En azından birinin geçmiş zaman kipiyle bulunmasıdır. Ancak bu Arapça`nın özelliğinden dolayı böyledir. Türkçe`de ise nikâh yapılan mecliste taraflar "ediyorum" deseler dahi bu, istikbalde kabul edebileceği ihtimalı taşımadığından bununla da nikâh gerçekleşmiş olur.
Ama "ettim" yerine, "ederim" demesi, şüpheye yer vermiş olabilir. Çünkü bu ifade o anda kabul ettiğini kesinkes göstermez, "mümkündür edebilirim" ve "ileride ederim" anlamlarına da gelebilir. Nikâhta bunları üçüncü bir kimsenin, meselâ nikâh memurunun sorması şart değildir. Hattâ bu, nikâhı papazın nikâh kıymasına benzettiği için bid`at ve mekruhtur diyenler de vardır. Ancak karıkoca adayları onun sormasıyla cevap vermiş olsalar da nikâh yine .gerçekleşmiş olur. Ikinci olarak; karıkoca adaylarının "îcâb" ve "kabûl"lerini duyarak şahitlik eden hür ve müslüman iki erkek, ya da bir erkek iki kadın şahit gerekir. Onların hiçbir şey söylemelerine gerek yoktur.
Islâmî nikâhta ayrıca "mehir" vardır. Mehir nikâhın geçerli olmasının şartı değildir ama, nikâhın gereğidir. Yani mehir söz konusu edilmeden de nikâh geçerlidir. Nikâhın bulunması, kocanın karıya mehir vermesini şart kılar.
Şimdi tekrar başa dönersek; eğer belediyede kıyılan nikâhta bu şartlar varsa, Islâmî yönden o da geçerli bir nikâhtır, yoksa değildir diyebiliriz.
Fakat itiraf etmeliyiz ki, belediye nikâhının Islâmî nikâhtan ayrıldığı birçok yönü vardır:
l. Her şeyden önce nikâh Islâm`da bir ibadettir, dinî kabul etmeyen, lâik sistemlerde ise sosyal bir mukaveledir.
2. Islâm`da kendisiyle evlenilebilen, ya da evlenilemeyen kimseler, lâik sistemler tarafından, olduğu gibi kabul edilmemektedir. Meselâ bu sistemde süt kardeşler birbirleriyle evlenebilirler. Evlenenlerin müslim, gayrı müslim, ehli kitap olması ya da olmaması hiçbir şey değiştirmez. Halbuki Islâm`da süt kardeşler birbirleriyle evlenemeyeceği gibi, müslüman bir kadın gayrı müslim bir erkekle, müslüman bir erkek dinsiz ya da putperest bir kadınla evlenemez.
3. Lâik sistemde sahitlerde aranan nitelik meselâ, T.C. vatandaşı olmaktan ibarettir. Halbuki Islâmî nikâhta sahidin müslüman olma şartı vardır ve iki sahitten en az birinin erkek olması gerekir.
4. Islâmî nikâhta "îcâb" ve "kabul" ifadelerinden en az birinin geçmiş zaman kipi olması ya da o anda kabul ettiğini gösteren bir ifade bulunması gerekir, halbuki, lâik sistemin nikâhında "ederim" gibi ifadelerle de nikâh kıyılmaktadır.
Aslında nikâhın dinî bir iş olmaktan çıkarılamayacağını Batılılar anlamışlar ve nikâh işini, kiliseye ve papazlara bırakmışlardır. Çünkü kudsîlik vermeden bu müessesenin yürümesi zordur. Kudsîlik de ancak dînî olmakla olur.
Öyleyse Islâmî yönden de nikâhlı olmak isteyenler resmî nikâh behemehal yapılacağına göre resmî nikâhtan önce ya da sonra. (Günümüz şartlarında, resmî nikâhtan önce dini nikahın yapılmaması tavsiye olunur. Çünkü Islâmî hükümlerin yaptırımı (müeyyidesi)- yaşadığımız ortam itibariyle- bulunmadığından, bazı insanlar mâdur edilebiliyorlar ve resmî nikâhtan önceki ayrılmalarda erkek ve genellikle de kız zarar görebiliyor.) dinî nikâh da yaptırmak zorundadırlar denmektedir.