Orucu bozan hem kaza hem kefaret gerektiren haller nelerdir?
Oruç tutmakla yükümlü kimse, vaktinde niyetlenerek tutmakta olduğu bir Ramazan orucunu özürsüz olarak kasten bozarsa kefaret ve bozulan her gün için de kaza orucu gerekir. (105 bk. Buhârî, Savm, 30; Müslim, Sıyâm, 81) Kefaret sadece Ramazan ayında bozulan orucun cezasıdır. Ramazan orucunun kazasını yapan kişi, orucunu bozarsa kefaret gerekmez sadece günü gününe kaza eder. Ramazan orucunu bozan ve kefaret gerektiren durumlar şunlardır:
- • Ramazan ayında oruçluyken kasıtlı olarak yenilip içilebilecek bir şeyi yemek veya içmek.
- • Ramazan’da oruçluyken cinsel ilişkide bulunmak.
Kefaret; Ramazan ayında bozulan oruç için Ramazan orucunun hürmetini ihlal etmenin cezasıdır. Ramazan ayı dışında her hangi bir zamanda bozulan oruç için kefaret söz konusu olmaz.
Orucu özürsüz olarak bozmanın cezası olan kefaret, bir köle azat etmektir. Ancak günümüzde köle ve cariye bulunmadığından, kefaret olarak iki ay peş peşe oruç tutulmalı ve bozulan orucun kazası yapılmalıdır. Bu mümkün olmadığı takdirde, 60 fakiri sabahlı akşamlı bir gün veya bir fakiri 60 gün doyurmak gerekir. Bu yemeğin parasını bir fakire vermek de mümkündür.
Kefaret orucu; oruç tutmanın mekruh olduğu günler dışındaya engel olmayan bir vakitte, iki hicri ay veya altmış gün peşpeşe tutulur.
Ashab-ı kiramdan Ebû Hureyre’nin (r.a.) şu rivayeti kefaret orucuna delil teşkil etmektedir:
“Adamın biri Resulullah’a (s.a.v.) gelerek dedi ki:
- Ey Allah’ın Resulü mahvoldum!
- Seni mahveden nedir?
- Ramazanda oruçlu olduğum hâlde sabredemedim bilerek orucumu bozdum.
- Bir köle azat edebilir misin?
- Hayır.
- Peşpeşe iki ay oruç tutabilir misin?
- Hayır.
- Altmış yoksulu doyurabilir misin?
- Hayır.
Peygamberimiz bir süre bekledi. Bu sırada Peygamberimize içi hurma dolu bir sepet getirildi. Peygamberimiz "az önce soru soran nerede?" dedi. Adam "buradayım" dedi. "Bunu al ve sadaka olarak dağıt" diye buyurdu. Adam;
-Bizden daha yoksul birine mi vereceğim? Allah’a yemin ederim ki, bir uçtan bir uca Medine’de ailesi benden daha fakir bir kişi yoktur. Adamın böyle demesi üzerine Resulullah (s.a.v.) ön dişleri görününceye kadar güldü ve sonra şöyle buyurdu:
- Bunları al, ailene yedir.” (bk. Buhârî, Savm, 30; Müslim, Sıyâm, 81)