Aile ilk okuldur

Eruslu Cami İmam Hatibi

Aile toplumun temeli ve ilk okuludur. Öğretmenleri de ailenin iki önemli unsuru olan ebeveyndir. İnsanın gerçek kimliğini kazandığı yer evi ve ailesidir.

Kur'an, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Yakup ve Hz. Lokman gibi oğul babası; Hz. Şuayb, Hz. Lut gibi kız babası ve Hz. Hz. Lut ve Hz. Nuh gibi aile reislerinin hayatlarına, onların çocuklarıyla ve aileleriyle olan münasebetlerine dikkat çekerek ailenin önemine vurgu yapar.

Hz. Peygamber de ilk vahyi aldığında caddeye ve sokağa değil evine ve ailesine dönmüştür. Çünkü ev; sokak, cadde ve mahalleye şekil veren en önemli yer idi. Bundan dolayı Hz. Peygamber de oradan başlamıştır. Buhari ve Müslim Sahihlerinde ilk vahyin gelişini anlatırken konumuzla ilgili kısmında şunu aktarmışlardır.

فَرَجَعَ بِهَا رَسُولُ اللَّه يَرْجُفُ فُؤَادُهُ، فَدَخَلَ عَلى خَدِيجَةَ، فَقَالَ: زَمِّلُونِِي زَمِّلُونِي. فَزَمَّلُوهُ حَتَّى ذَهَبَ عَنْهُ الرَّوْعُ. فقَالَ لِخَدِيجَةَ، وَأخْبَرَهَا الْخَبَرَ وقَالَ: لَقَدْ خَشِيْتُ عَلى نَفْسِي. قَالَتْ لَهُ خَدِيجَةُ: كَلاَّ فَوَاللَّهِ مَا يُخْزِيكَ اللَّهُ أبَداً، إنَّكَ لَتَصِلُ الرَّحِمَ، وَتَصْدُقُ الْحَدِيثَ.....أخرجه الشيخان.

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu vahiyleri öğrenmiş olarak döndü. Kalbinde bir titreme (bir korku) vardı. Hatice'nin yanına geldi ve: "Beni örtün, beni örtün!" buyurdu. Onu örttüler. Korku gidinceye kadar öyle kaldı. (Sükunete erince) Hz. Hatice (radıyallahu anhâ)'ye başından geçenleri anlattı ve: "Nefsim hususunda korktum!" dedi. Hz. Hatice de: "Asla korkma! Vallahi Allah seni ebediyen rüsvay etmeyecektir. Zira sen, sıla-i rahimde bulunursun, doğru konuşursun….." dedi.

Ailenin mimarlarından olan kadın, erkeğe nazaran çok da fiziki bir güce sahip değildir. Fakat onun kocası ve çocukları üzerindeki manevi etkisi büyüktür. Hz. Hatice annemizin Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile yaptığı konuşmada bunu görmek mümkündür. Hem Peygamberimize iman ederek, hem de Efendimizin güzel vasıflarını öne çıkararak ona manen destek olmuştur.

Günümüzde de bu anlamda, eğer kadın kocasına ve çocuklarına; niye dininizi öğrenmiyor, bize de öğretmiyorsunuz? Şeklinde bir teşvikte bulunurlarsa bu, kocası ve çocukları üzerinde kalıcı ve etkileyici bir tesir bırakacaktır. Bundan dolayı da Rabbimiz aileye dikkat çekerek tarafların aile içerisinde sorumluluk bilinciyle hareket etmelerini istemektedir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَاالنَّاسُ وَالْحِجَارَةُ

Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. (Tahrim,6)

Bu ayet hakkında Hz. Ali şöyle der: Ey îmân edenler, ailenizi terbiye edip İslam'ı öğretin.

قُلْ إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَخَسِرُوا أَنفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَلاَ ذَلِكَ هُوَالْخُسْرَانُ الْمُبِينُ

De ki: Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini ziyana sokanlardır. Bilesiniz ki, bu apaçık hüsrandır.(Zümer,15)

Ibn Abbas (r.a) şöyle demiştir: Herkesin cennette bir yeri, çoluk-çocuğu ve hizmetçileri vardır. Eğer o, itaat edenlerden olursa, bütün bunlar kendisine verilir. Yok, eğer cehennemliklerdense, bunlardan mahrum olur. Kendisi, çoluk-çocuğu ve o yeri bakımından zarar-ziyan etmiş olur ve o yere, başka Müslümanlar vâris olur.

Ahirette böyle kötü bir sahne görmek istemiyorsak ailemize dönelim. Onlara öğretmemiz elzem olan hususları talim edelim. Bakın bu konuda Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ne diyor:

قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ارْجِعُوا إِلَى أَهْلِيكُمْ فَأَقِيمُوا فِيهِمْ وَعَلِّمُوهُمْ وَأْمُرُوهُمْ مسند أحمد بن حنبل

Ehlinize (ailenize) dönün. Onların arasında durup, onlara (Allah'ın) dinini öğretip (yaşamalarını) emredin.

Kur'an'ın anlattığı ve verdiği örneklere baktığımızda başta Hz. Nuh ve Hz. İbrahim olmak üzere, Hz. Yakup ve Hz. Lokman gibi oğul babası; Hz. Şuayb ve Hz. Lut gibi kız babası peygamberlerin aile hayatları, özellikle çocuklarıyla olan birliktelikleri ve yakınlıkları gerçek bir ibret tablosudur. Çünkü anne ve babaların aile bireyleri üzerindeki tasarrufları onlara bir inanç ve bir şekil vermektedir. Hz. Peygamber şöyle buyurur:

قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَمَا مِنْ مَوْلُودٍ إِلاََّ يُولَدُ عَلَىالْفِطْرَةِفَأَبَوَاهُ يُهَوِّدَانِهِ وَيُنَصِّرَانِهِ وَيُمَجِّسَانِهِ كَمَاتُنْتَجُالْبَهِيمَةُ بَهِيمَةً جَمْعَاءَ هَلْ تُحِسُّونَ فِيهَا مِنْ جَدْعَاءَأخرجه الستةُ

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurur: "Her çocuk fıtrat üzerine doğar. Çocuğu anne ve babası Yahudileştirir veya Hıristiyanlaştırır veya Mecusileştirir. Tıpkı hayvanın doğurunca, azaları tam olarak yavru doğurması gibi. Siz kesmezden önce, kulağı kesik olarak doğmuş hayvana rastlar mısınız?"

قَالَ رَسُولُ اللَّهِ كُلُّ إِنْسَانٍ تَلِدُهُ أُمُّهُ عَلَى الْفِطْرَةِ وَأَبَوَاهُ بَعْدُ يُهَوِّدَانِهِ وَيُنَصِّرَانِهِ وَيُمَجِّسَانِهِ فَإِنْ كَانَا مُسْلِمَيْنِ فَمُسْلِمٌ كُلُّ إِنْسَانٍ تَلِدُهُ أُمُّهُ يَلْكُزُهُ الشَّيْطَانُ فِي حِضْنَيْهِ إِلاَّ مَرْيَمَ وَابْنَهَا صحيح مسلم

Aile ve çocuklar üzerinde insi ve cinni şeytanla insan arasında amansız bir mücadele vardır. Bütün şeytanlar Allah'ın (c.c) yolundan ve O'na itaat etmekten aileyi uzaklaştırmak için gayret sarf ederlerken bizim sırt üstü yatmamız büyük bir gaflettir. Hatta emanete hıyanettir. Merhum Mehmet Akif Ersoy ne güzel demiş:
Bir baksana: gökler uyanık, yer uyanıktır;
Dünya uyanıkken uyumak maskaralıktır!

Ailemize ve çocuklarımıza kim, hangi damgayla bir damga vuruyor. Ya da Ailemize ve çocuklarımıza kim, nasıl ve hangi bir boyayla boya çalıyor. Nasıl bir renk vermeye çalışıyorlar. Gelin! Başkaları ailemize ve çocuklarımıza bir damga veya bir boya çalmadan biz onlara Allah'ın boyasıyla bir boya çalalım. Yüce Allah şöyle buyurur:

صِبْغَةَ اللهِ وَمَنْ اَحْسَنُ مِنَ اللهِ صِبْغَةً وَنَحْنُ لَهُ عَابِدُونَ


Allah'ın (verdiği) rengiyle boyandık. Allah'tan daha güzel rengi kim verebilir? Biz ancak O'na kulluk ederiz (deyin). (Bakara,138)

عَنْ قَتَادَةَ فِي قَوْلِهِ عَزَّ وَجَلَّ صِبْغَةَ اللهِ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللهِ صِبْغَةً البقرة 138 قَالَ إِنَّ الْيَهُودَ تَصْبِغُ أبْنَاءَهَا يَهُودًا، وَإِنَّ النَّصَارَى تَصْبِغُ أَبْنَاءَهَا نَصَارَى، وَإِنَّ صِبْغَةَ اللهِ الإسْلامُ؛ فَلا صِبْغَةَ أَحْسَنُ مِنَ الإسْلامِ وَلا أَطْهَرُ، وَهُوَ دِينُ اللهِ عَزَّ وَجَلَّ المجالسة وجواهر العلم


Müfessir Katede bu ayetin tefsiri hakkında şöyle demiştir: Yahudiler çocuklarını Yahudi olarak, Hıristiyanlar da çocuklarını Hıristiyan olarak boyarlardı. Allah'ın boyası ise İslam'dır. İslam'dan daha güzel ve temiz bir boya yoktur. O da (İslam ise) Allahın dinidir.  Biz rengimizi Kuran ve sünnetten alırız.

عَنْ اِبْن عَبَّاس رَضِيَ اللَّه عَنْهُمَا قَالَ جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِيّ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقَالَ أَيَصْبُغُ رَبُّكَ قَالَ صَلَّى اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَعَمْ صَبْغًا لاَ يُنْفَضُ أَحْمَرُ وَأَصْفَرُ وَأَبْيَضُ رَوَاهُ الْبَزَّار


İbnu Abbas anlatıyor: Bir adam, Peygamberimiz (s.a.)'e geldi. Rabbin (varlıklara) boya vurur mu? diye sordu. Peygamberimiz (s.a.): Evet, silinmeyen bir boya; kırmızı, sarı, beyaz, diye buyurdu.

عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ بَنِيَ إِسْرَائِيلَ، قَالُوا يَا مُوسَى هَلْ يَصْبُغُ رَبُّكَ؟ قَالَ اتَّقُوا اللَّهَ، فَنَادَاهُ رَبُّهُ يَا مُوسَى سَأَلُوكَ هَلْ يَصْبُغُ رَبُّكَ؟ فَقُلْ نَعَمْ. أَصْبَغُ الأَلْوَانَ الأَحْمَرَ وَالأَبْيَضَ وَالأَسْوَدَ، وَالأَلْوَانُ كُلُّهَا فِي صِبْغَتِي، فَأَنْزَلَ اللَّهُ عَلَى نَبِيِّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ صِبْغَةَ اللَّهِ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ صِبْغَةً وَنَحْنُ لَهُ عَابِدُونَ تفسير ابن أبي حاتم


İbn Abbâs şöyle der: İsrâiloğulları Hz. Musa'ya Ey Mûsâ, senin Rabbın boya yapar mı?» dediler. O da, Allah'tan korkun dedi. Bunun üzerine Rabbi Hz. Musa'ya şöyle seslendi: Ey Mûsâ, onlar Rabbin boya yapar mı? diye sordular. De ki, evet ben boyaların en güzelini boyarım. Kırmızıyı, beyazı, karayı. Renklerin tümü benim boyamamdır. Bunun üzerine Yüce Allah Nebisi Muhammed (s.a.) e Allah' in boyasıyla boyandık. Boyası Allah'tan daha güzel olan kimdir? ayetini indirdi.

Hıristiyanlar, yeni doğan çocuklarını sarı boyalı bir suya batırarak Hıristiyan yapıyorlar ki, buna Hıristiyanlıkta vaftiz denmektedir. Kur'ân bu hareketin dine girmekle bir alâkası olmadığını bu âyetle ifade etmekte, Hıristiyanların bu yanlış âdetlerini düzeltmektedir. Bu yüzden Kur'ân gerçek boyanın Allah'ın boyası olduğunu beyan ediyor. Burada iman ve din "boya"ya benzetilmektedir.

O halde ne renksiz kalacağız, ne de Allahın boyasından başka bir boyayla boyanacağız. Allahın boyasıyla boyanmayanlar kimliksiz ve kişiliksiz olmaya mahkûmdurlar.

Kur'an-ı Kerim'de "İman edenler ve salih amel işleyenler..." ibaresi ile başlayan ayetler, aynı şekilde "Mümin o kimsedir ki" ya da "Sizden biriniz" ibaresi ile başlayan hadis-i şerifler hep İslami şahsiyetin ana unsuru olan iman, salih amel yani Allahın boyasıyla boyanmayı ifade eder.

قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ لاَ يَكُنْ أَحَدُكُمْ إِمَّعَةً، يَقُولُ أَنَا مَعَالنَّاسِ إِنْ أَحْسَنَ النَّاسُ أَحْسَنْتُ وَإِنْ أَسَاءُوا أَسَأْتُ، وَلٰكِنْوَطِّنُوا أَنْفُسَكُمْ إِنْ أَحْسَنَ النَّاسُ أَنْ تُحْسِنُوا وَإِنْ أَسَاءُواأَنْ تَجْتَنِبُوا إِسَاءَتَهُمْ أخرجه الترمذي


Hz. Peygamber şöyle buyurur: İnsanlar iyi olur, iyilik yaparlarsa, biz de iyi olur iyilik yaparız; yok onlar zulüm ederlerse biz de zulmederiz diyen şahsiyetsizlerde olmayın. Aksine siz kendinizi, insanlar iyi olurlarsa iyi olmaya, kötü olurlarsa, kötü olmamaya alıştırın.

Hadiste geçen 'immea' kavramı, her önüne gelene, ben de seninleyim diyen; her sese kulak veren, kendisine ait bir görüşü, bir duruşu olmayan, delilsiz ve bilgisizce dinini başkasına tabi kılan karaktersiz, eyyamcı, şahsiyetsiz taklitçi demektir.

قَالَ عَبْدُ اللَّهِ لاَ يَكُونُ أَحَدُكُمْ إِمَّعَةً، قَالُوا وَمَا الإِمَّعَةُ يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ؟ قَالَ  يَقُولُ إِنَّمَا أَنَا مَعَ النَّاسِ إِنِ اهْتَدَوا اهْتَدَيْتُ، وَإنْ ضَلُّوا ضَلَلْتُ...المعجم الكبير للطبراني


Abdullah b. Mes'ud şeyle der: Sakın sizden biri "immea" olmasın! "immea nedir?" diye soranlara: O da ben herkesle beraberim, insanlar hidayette olurlarsa ben de hidayette olurum, onlar dalalette olurlarsa ben de dalalette olurum diyen kişidir.

قَالَ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ اغْدُ عَالِمًا أَوْ مُتَعَلِّمًا وَلا تَغْدُ إِمَّعَةً بَيْنَ ذَلِكَ أخرجه البيهقي في المدخل


Abdullah b. Mes'ud şöyle der: Ya âlim olarak, ya da talebe olarak sabahla! Sakın! İkisi arasında immea (şahsiyetsiz) olarak sabahlama!

Şahsiyetsiz Müslüman'da hayır yoktur.Toplumlar daima muhtaç oldukları şahsiyetleri ararlar. Kötü karakterli kimseler bile şahsiyetli insanlara hayran olurlar.

Yaşayışımız halka değil, Hakk'a dönük olmalıdır. Batılın değil, hakkın peşinden gitmeliyiz.

وَقَالُوا رَبَّنَا إِنَّا أَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءَنَا فَأَضَلُّونَا السَّبِيلا


Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yolda saptırdılar, derler. (Ahzab,67)

Her önüne çıkan kişi ve ideolojilere kanmamak gerekir. Eş-dost, ne der? diyerek başkasının kuyruğu olmamak gerekir. Yüce Allah şöyle uyarıyor:

وَإِن تُطِعْ أَكْثَرَ مَن فِي الأَرْضِ يُضِلُّوكَ عَن سَبِيلِ اللّهِ


Yeryüzünde bulunanların çoğuna uysan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar.

وَمَن يَعْشُ عَن ذِكْرِ الرَّحْمَنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُقَرِينٌ


Kim Rahmân'ı zikretmekten gafil olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz. (Zuhruf,36)

İcmali imandan, Tafsili imana,suri, şekli ve taklidi imandan da tahkiki iman yönelmek lazımdır. Müslüman'ca bir aile ve Müslüman'ca bir kimlik ve şahsiyet ancak o zaman gerçekleşir.

قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَإِذَا أَسْلَمَ الْعَبْدُ فَحَسُنَ إِسْلاَمُهُ يُكَفِّرُ اللَّهُ عَنْهُ كُلَّ سَيِّئَةٍ صحيح البخاري


"Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Bir kul İslâm'a girer ve bunda samimi olursa, daha önce yaptığı bütün kötülükleri Allah, lehine yazar.

Öyleyse Müslümanlığımızı güzelleştirip başkaları bize bir boya sürmeden Allah'ın boyasına, dinine koşalım. 

فَفِرُّوا إِلَى اللهِ إنِّي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ مبِينٌ [ الذاريات (50) ]

O halde Allah'a koşun. Çünkü ben, size O'nun katından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım. (Zariyat,50)

فِرُّوا مِنْ طَاعَةِ الشَّيْطَانِ إلَى طَاعَةِ الرَّحْمَنِ، وقيل فِرُّوا مِنَ الْجَهْلِ إلَى الْعِلْمِ فتح القدير


Fethu'l-Kadir sahibi ayeti şöyle tefsir etmiştir: Şeytana itaatten, Rahmanın itaatine koşun. Cehaletten ilme koşun da denilmiştir. Bu bahsi imam Şiblinin şu veciz sözüyle bitiriyorum:

قاَلَ الشِّبْلِي لَوْذُقْتُمْ حَلاوَةَالْوُصْلَةِ لَعَرَفْتُمْ مَرَارَةَالْقَطِيعَةِ

Eğer Allah'a ulaşmanın tadını tatmış olsaydınız (ondan) ayrılığın ne kadar acı olduğunu (o zaman) anlardınız.

Sistemli Evden Eve Taşımacılık

Vaktin Çağrısı

Wholesale B2B Marketplaces