Düşün ki son namazını kılıyorsun. Sabaha karşı idam edilecek bir mahkûm gibi. Seccadeni son kez seriyorsun. Biraz önce son abdestini aldın.
Ellerini son kez yıkadın. Yüzün, kolların, başın ve ayakların son kez su ile buluştu. Yüreğinde hafiften bir çarpıntı var. Huzura çıkıyorsun. Bu son fırsatın. Sur üfürülene kadar böyle bir fırsat eline geçmeyecek. Ne kadar kıymetli şu dakikalar. O kadar ki sonsuzu satın alabilir.
"Allahu Ekber" derken elinin tersi ile arkana atman gerekenleri attın. Ne kadar da kolay oldu? Nasılsa daha görüşmeyeceksin kimse ile. Namazını bozmak için işbirliği yapan düşmanların da gözükmüyor ortalıkta. Değil mi ki bu son namazın, onların işini kolaylaştıracak bir gedik yok dimağında.
Yolculuk başladı. Seyir halindesin. Kıyam. Bir sütun kadar hareketsizsin. Seccaden de, üstünde durduğun zemin de sanki varlığını hissetmiyor. Hafif sesle okumaya başlıyorsun. Kulakların da işitiyor ağzından dökülenleri. Gözlerin secde yerinde. Her bir harfin hakkını veriyorsun. Hiç acelen yok. Dudaklarında kelimeler, zihninde anlamlar, gönlünde ilhamlar, bedeninde bir haşyet. Kıyamın uzadıkça uzuyor.
Rükûya eğiliyorsun. Ellerin dizlerinde; kolların ve belin doksan derecelik bir açı ile eğilmiş. Gözlerin ayaklarının arasında. En Yüce olanı tespih ediyorsun. En az üç kere. Ama sana yetmiyor. Artırdıkça artırıyorsun. Zihninde o hadis: "Allah tektir, teki sever." Rakamı teke getirip doğruluyorsun.
Azaların bir an hareketsiz kalıyor. Hamd zamanı şimdi. Bu hamd işitilen, mukabele edilen bir hamd. "Rabbim hamd sanadır" derken salınmış ellerin gayr-ı ihtiyârî duaya açılır gibi hareketleniyor. Sadrında bir hareketlilik mi başladı? Hadi, şimdi secde zamanıdır.
Secdeye vardın. Alnın yerde. Ellerin kıbleye bakacak şekilde yüz hizanda. Parmakların bitişik. Ayak parmakların yerde, sanki onlar da kıbleye doğru kıvrılmış. Topukların yan yana. Şu halinin yakınlığın zirvesi olduğu geliyor hatırına. Haşyetin bir kat daha artıyor. Kimin önünde yere kapandığını bir kez daha düşünüyorsun. İşte nefsin de secdede şimdi. En büyük ve kudretli olanı tespih ediyorsun. En az üç kere. Ama sana yetmiyor. Artırdıkça artırıyorsun. Zihninde o hadis: "Allah tektir, teki sever." Rakamı teke getirip doğruluyorsun.
Azaların hareketsiz kalacak kadar bir oturuş ve ardından yine secde. Secde ettikçe güzelleşiyorsun. Alnına o günün damgası vuruluyor. Secde izinden nasibin nakşediliyor simana. Secde parlatıyor yüzünü.
Tekrar kıyama kalkıyorsun. Okuyorsun. Kelimeler dudağına değdikçe dudağın hayat buluyor. Anlamlar zihnine yağdıkça zihnin bereket buluyor. İlhamlar kalbine aktıkça kalbin feyizle doluyor. Her okunduğunda yeniden hayat veren bu kelimelerdeki sır nedir? Her seferinde yeni duyuyormuş gibi neler söylemektedir?
Rükû ve secdelerin uzuyor yine. Her eğilmede içinde bir yerler doğruluyor. Her kapanmada içinde bir yerler açılıyor. Öyle ki artık kâdeye hazır hale geliyorsun. Kâde yani oturma buluşup halleşme kıvamına erdiğin yerdir. Orada önce Rabbine sonra Peygamberine selam veriyorsun. Bu dünya hayatındaki yegâne örneğine dua ediyor, salâvat getiriyorsun.
Ne ki başladı, bitecek. Namaz da öyle. Selam verip, çıkıyorsun namazdan; melekler alıyor selamını. Aslında biliyorsun ki selam da O'dur, selamla gelen ferahlık da O'ndandır.
Namazın bitti; son namazındı bu, hatırladın mı? Değil miymiş? Selamı verip hayata dalacaksın belki, tamam. Ama bir idam mahkûmundan farkın yok, biliyor musun? Çünkü bir sonraki namaza erişebileceğinin bir garantisi yok.
Her namazın son namazın senin, sakın unutma!