Kadınlar beş vakit namazla yükümlü olmakla birlikte cuma, bayram ve cenaze namazlarından muaf tutulmuşlardır. Beş vakit namazı cemaatle kılmak yerine, evde kılmalarının üstün tutulması başka bir kolaylıktır. Namazlarda, kadınların erkeklerden farklı olarak yaptıkları fiil ve davranışları şu şekilde özetleyebiliriz. Abdest veya boy abdesti almada iki cins arasında önemli bir ayrılık yoktur. Ancak saçları uzun kadınların boy abdesti alırken, meliklerini söküp sarkan saçlarını yıkamaları gerekmez. Belki suyun saç diplerine, yani başın deri kısmına ulaşması yeterlidir. (bk. Müslim, Hayz, 58; Ebu Davud, Tahare, 120; Döndüren, Delilleriyle islam ilmihali, İstanbul 1991, s: 168.)
Kadınların namaz için ezan ve kamet okuma zorunluluğu yoktur. Bu yüzden kadının okuyacağı bir ezan iade edilmelidir.
Namazda, erkeklerin yalnız göbek ile diz kapak arasını örtmeleri farz iken, kadınların el, yüz ve topuktan aşağı ayakları dışında tüm bedenlerini bolca bir giysi ile örtmeleri gerekir.
Kadınlar, başlangıç tekbirini alırken ellerini, parmak uçları omuz hizasına gelecek kadar kaldırır ve ellerini göğüsleri üstüne bağlarlar. Bu durum, onların daha iyi örtünmelerine yardımcı olur.
Ruküda, kadınlar ellerini dizleri üzerine koymakla yetinirler. Yine rukuda erkekler bacaklarını dik tutarken, kadınların dizleri biraz bükük bulunur ve buna bağlı olarak, onların arkaları da biraz yukarıya meyilli bulunmuş olur. Secde aralarında veya birinci ya da son oturuşlarda, kadınlar sol ayaklarını sağ yanlarına yatık tutarak yere otururlar. Bu durum, onların daha iyi örtünmesine yardımcı olur.
Hz. Peygamber döneminde erkekler gibi kadınlar da beş vakit namazı cemaatle kılmak üzere mescide gidiyordu. Allah'ın Rasülü ashabına namaza çıkmak isteyen kadınlara engel olunmamasını bildirmiştir. (bk. Müslim, Salal, 135, 138, 140; Ebü Davud, Salat, 52; ibn Mace, Mukaddime, 2; A.b. Hanbel, l, 40, II, 43, 90, 140.) Ancak bununla birlikte; "kadınların en hayırlısı, mescidi, evlerinin içi olandır." (A.b. Hanbel, VI, 297, 301.) buyurarak, kadınların ibadetlerini evlerinde yapmalarının daha faziletli olduğuna işaret etmiştir.
Bu duruma göre, kadınlar namaz için mescide gitmekle, evde kılmak arasında serbest bırakılmış, ancak namaz için cemaate katılmak isteyen kadınlara da engel olunmaması istenmiştir.
Bu yüzden mezhep müctehitleri kadınların cemaate çıkmalarını "fitne korkusu" ile birlikte değerlendirerek, kimileri kadını tam olarak evdeki ibadete yöneltmiş, kimisi ise cemaate şartlı çıkışı caiz görmüştür. Mesela; Ebü Hanife'ye göre yaşlı kadınlar sabah, akşam ve yatsı namazlarına devam edebilir. Öğle ve ikindi namazları ise bazı fasıkların da katılımı ile kadınlar için fitneye yol açabilir. Ebu Yusuf ve İmam Muhammed ise yaşlı kadınların bütün vakit namazlarına katılmasını caiz görmüştür.
Sonraki hanefî fakihleri zamanın bozulması nedeniyle kadınların cuma ve bayram namazlarına katılmalarını mekruh saymışlardır. (bk. İbnü'l-Humam.'a.g.e., I, 529; el-Meydani, el-Lübab, l, 83; İbn Abidîn, a.g.e., l, 529; Döndüren, a.g.e., s: 293; 294.) Bununla birlikte bu namazlara katılırlarsa namazları geçerli olur ve ayrıca öğle namazı gerekmez.
Erkekler bulunmaksızın kadınların yalnız başına cemaat oluşturup namaz kılmaları mekruhtur. Bununla birlikte cemaat yapmak isterlerse imam olacak kadın, aralarında durur, ileri geçmez, ancak bu mekruhtur. Kadınların kendi aralarında cemaat oluşturmak yerine evlerinde tek başına kılmaları daha faziletlidir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Kadının namazını evinde kılması dışarıda kılmasından daha faziletlidir. İç odasında kılması da evin diğer kısımlarında kılmasından daha faziletlidir." (Ebü Davud, Salat, 53,199.) Diğer yandan cenaze namazı tekrarlanmayan bir namaz olduğu için kadınlar cemaatı tarafından da kılınabilir.
Kadın ay halinde veya lohusalık günlerinde namaz kılmaz. Bu günlere rastlayan namazlar düşmüş olur. Allah elçisi, Fatıma binti Ebî Hubeyş'e şöyle, buyurmuştur: "Hayız gördüğün zaman namazı bırak." (Buharî, Hayz, 19, 24, Vudü, 63; Müslim, Hayz, 62.) Yine aybaşı veya lohusa olan kadın ramazan orucunu tutmaz ve daha sonra kaza eder. Hz. Aişe'den şöyle dediği nakledilmiştir: "Biz Rasulullah devrinde adet görüyorduk. Namazı kaza etmekle emrolunmadığımız halde tutamadığımız orucu kaza etmekle emrolunuyorduk." (Buharî, Hayz, 20; Ebu Davud, Tahare, 104.) Yine hayızlı kadın hacc'da tavaf yapamaz. ( Buharî, Hayz, 1,7, Hacc, 71, Edahî, 3, 10; Müslim, Hacc, 119,120.) Kur'an-ı Kerîm okuyamaz (el-Vakıa, 56/79; Tirmizî, Tahare, 98; İbn Mace, Tahare, 105.) mescide giremez (İbn Mace, Tahare, 92; Darimî, Vudu, 116.) eşi ile cinsel ilişkide bulunamaz (el-Bakara, 2/222.) ve eşi onu boşayamaz. (bk. et-Talak, 65/1; el-Kasanî, Bedayiu's- Sanayi', l, 44; İbnü'l-Hümam, a.g.e., l, 54,57, 61; İbn Abidîn, a.g.e., l, 158 vd.) Bununla birlikte çoğunluğa göre boşama tasarrufu geçerli olur.
Kaynak: Prof.Dr. Hamdi DÖNDÜREN, Aile İlmihali, Erkam Yayınları
Kaynak: Osman Ersan, İslam'da Kadının Değeri ve Hakları, Altınoluk Dergisi.