Kuranı Kerimde
إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ
Bazı zaman ve mekânlar, içinde cereyan eden önemli hadiseler sebebiyle değer kazanmışlardır. Bu değerli zamanlardan biri de, Recebin 27. gecesi, Miraç gecesidir.
Mi'râc vak'ası, Hz. Peygamber'in tevhîd için dünyaya sesini duyurmaya başlamasından 11,5. yıl geçtikten sonra meydana geldi. O zamana kadar muhalifler her türlü desise, entrika, iftira, baskı, zulüm ve işkenceler yapmışlardı. Buna mukabil gerek Rasûlullah (s.a.) gerekse, arkadaşları sabır, metanet, sebat ve dirayetin en güzel örneklerini vererek davalarını canlı tutmuşlardır.
وَإِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لاَ يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئاً إِنَّ اللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ قُلْ لِلَّذِينَ كَفَرُوا سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ إِلَى جَهَنَّمَ وَبِئْسَ الْمِهَادُ وَقُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقاً
Bazı âlimlere göre, "Mi'rac gecesi ikinci bir Kadir gecesi hükmündedir." Gökler ötesi bu yolculuk, Hz. Peygamberin amcası Ebu Talib ile eşi Hz. Hatice'nin vefat ettiği, müşriklerin baskılarının arttığı, Taif ziyaretinde saldırıya uğradığı ve müşriklerin baskılarına dayanamayan bazı Müslümanların Habeşistan'a göç etmek zorunda kaldığı bir zamanda yüce Allah tarafından Hz. Peygambere bir teselli olarak verilmiştir.
سُبْحَانَ الَّذى اَسْرى بِعَبْدِه لَيْلاً مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الاقْصَاالَّذى بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ ايَاتِنَا اِنَّهُ هُوَالسَّميعُ الْبَصيرُ
Yüce Allah şöyle buyurur: "Kulu Muhammed'i bir gece Mescid-i Haram'dan kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir." (İsra,1)
Miracı hazırlayan sebepler: (Hz. Hatice ve Ebu Talibin vefatı. O yıla Hüzün yılı denmiştir.) Taiften eli boş dönen Hz. Peygamberin duası.
اللّهُمّ إلَيْك أَشْكُو ضَعْفَ قُوّتِي، وَقِلّةَ حِيلَتِي، وَهَوَانِي عَلَى النّاسِ، يَا أَرْحَمَ الرّاحِمِينَ!
"Allah'ım kuvvetimin zayıflığını, takatımın azlığını ve insanlara karşı çaresizliğimi sana şikâyet ediyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi!
أَنْتَ رَبُّ الْمُسْتَضْعَفِينَ وَأَنْتَ رَبّي، إلَى مَنْ تَكِلُنِي؟ إلَى بَعِيدٍ يَتَجَهَّمُنِي؟ أَمْ إلَى عَدُوّ مَلَّكْتَهُ أَمْرِي؟
Zayıf düşmüşlerin Rabbı sensin. Sensin benim Rabbim. Beni kime bırakıyorsun? Bana kötü muamele yapan hidayetten uzak kimselere mi? Yoksa işimi eline verdiğin bir düşmana mı?
إنْ لَمْ يَكُنْ بِكَ عَلَيّ غَضَبٌ فَلاَ أُبَالِي،
Eğer bana karşı senden bir gazap yoksa ben bunların hiçbirine aldırmam. وَلَكِنَّ عَافِيَتَك هِيَ أَوْسَعُ لِي، Senin af ve merhametin bunları bana göstermeyecek kadar geniştir.
أَعُوذُ بِنُورِ وَجْهِك الّذِي أَشْرَقَتْ لَهُ الظّلُمَاتُ وَصَلُحَ عَلَيْهِ أَمْرُ الدّنْيَا وَالآخِرَةِ مِنْ أَنْ تُنْزِلَ بِي غَضَبَك، أَوْ يَحِلّ عَلَيّ سُخْطُكَ، لَك الْعُتْبَى حَتّى تَرْضَى،
Allah'ım! Senin gazabına uğramaktan, ilahi rızana uzak kalmaktan, o karanlıkları aydınlığa kavuşturan, dünya ve ahiret işlerini yoluna koyan senin ilahi nuruna sığınırım. Allah'ım sen hoşnut oluncaya kadar affını dilerim.
وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قُوّةَ إلاَّ بِك ابن هشام
Allah'ım her kuvvet ve her kudret ancak seninle kaimdir
Mi'râc vak'ası, insanlık tarihinin en büyük olaylarından bi¬ridir. Mi'râcın asıl önemi, keyfiyetinde veya mahiyetinde değil, güttüğü amaç, hedef ve doğurduğu sonuçlardadır.
Hz. Peygamberin Miraç'ta Gördükleri
قَالَ رَسُولُ اللّهِ مَرَرْتُ لَيْلَةَ الْمِعْرَاجِ بِقَوْمٍ لَهُمْ أظْفَارٌ مِنْ نُحَاسٍ يَخْمِشُونَ بِهَا وُجُوهَهُمْ. فَقُلْتُ: مَنْ هَؤُلاَءِ يَا جِبْرِيلُ؟ فَقَالَ: هَؤُلاَءِ الَّذِينَ يَأكُلُونَ لُحُومَ النَّاسِ وَيَقَعُونَ فِى أَعْرَاضِهِمْ. أخرجه ابو داود
"Hz. Peygamber buyurdular ki:"Mîrac gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Bunlarla yüzlerini (ve göğüslerini) tırmalıyorlardı."Ey Cebrâil! Bunlar da kim?" diye sordum:"Bunlar, dedi, insanların etlerini yiyenler ve ırzlarını (şereflerini) payimal edenlerdir." [Ebû Dâvud]
قَالَ رَسُولُ للّهِ أتَيْتُ لَيْلَةَ أُسْرِيَ بِي عَلى قَوْمٍ بُطُونُهُمْ كَالْبُيُوتِ فِيهَا الْحَيَّاتُ تُرَى مِنْ خَارِجِ بُطُونِهِمْ. فَقُلْتُ مَنْ هَؤُلاَءِ يَا جِبْرائِيلُ؟ قَالَ: هَؤُلاَءِ أكَلَةُ الرِّبَا أخرجه ابن ماجه
Hz. Peygamber de şöyle buyurur: "Miraç gecesi, bir kavme uğradım ki, karınları evler gibi iri idi. Bu karınların içi yılanlarla dolu idi ve yılanlar dışardan gözüküyorlardı. Ben: "Ey Cibril bunlar kimlerdir?"diye sordum. "Bunlar fâiz yiyenler!" dedi."
قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَقِيتُ لَيْلَةَ أُسْرِىَ بِى إبْرَاهِيمَ عَلَيْهِ السَّلاَمُ فقَالَ لِى يا مُحَمَّدُ: أَقرِئْ أُمَّتَكَ مِنِّى السََّلامَ وَأخْبِرْهُمْ أنَّ الْجَنَّةَ طَيِّبَةُ التُّرْبَةِ عَذْبَةُ الْمَاءِ، وَأنَّهَا قِيعَانٌ وَأنَّ غِرَاسَهَا: سُبْحَانَ اللّهِ، وَالْحَمْدُللّهِ، وَلاََ إلهَ إلاَّ اللّهُ، وَاللّهُ أكْبَرُ أخرجه الترمذي
"Miraç sırasında İbrahim (aleyhisselâm)'le karşılaştım. Bana: "Ey Muhammed, ümmetine benden selam söyle. Ve haber ver ki: Cennetin toprağı temiz, suyu tatlıdır. Burası (suyu tutacak şekilde) düz ve boştur. Oraya atılacak tohum da sübhânallah, velhamdülillah, ve lâilâhe illallâh, vallâhu ekber cümlesidir."