Kade-i ahire: Namazın sonunda "et-Tehiyyâtu" duasını okuyacak kadar oturmaktır.
Namazların sonunda teşehhüd mikdarı oturmak da, namazın bir farzı ve bir rüknüdür. Buna Ka'de-i Ahire (son oturuş) denir. İki rekatlı namazlarda olan tek oturuşa da Ka'de-i Ahire denir. Sabah namazında olduğu gibi. Teşehhüd mikdarından maksad, "Tahiyyat'ı" okuyacak kadar zamandır.(*)
Erkekler, sol ayağını yere yayarak onun üzerine oturur, sağ ayak parmakları kıbleye yönelmiş durumda dik tutulur.
Kadınlar, ayaklarını yatık olarak sağ tarafa çıkarır ve öylece otururlar.
Bir kimse sabah namazının iki rekatını kıldıktan sonra ikinci rekat sonunda oturmaksızın ayağa kalkıp üçüncü rekatın secdesini yapmış olsa, bu namaz farziyetini yitirir ve nafîleye döner. Bu durumda bir rekat daha kılar ve sonunda oturarak selam verir. Yine, dört rekatlı bir farz namazın dördüncü rekatında ve akşam namazının üçüncü rekatında oturmayıp da bir rekat daha kılınarak secdeye varılsa, bu namaz da nafileye dönmüş olur. Bu halde kılınan namaz sabah namazı ise, dört rekattan sonra hemen selam verilir. İkindi gibi dört rekatlı namaz ise, beşinci rekata bir rekat daha ilave edip ondan sonra selam verilir. Sahih olan görüşe göre, bu durumda sehiv secdesi gerekmez. Bu mesele, İmam Azam ile İmam Ebû Yusuf'a göredir. İmam Muhammed'e göre ise, bu namaz esasen namaz olmaktan çıktığı için nafile de olmaz.
Bir kimse namazın sonunda teşehhüd mikdarı oturduktan sonra namazdaki tilavet secdesini hatırlayarak secdeye varsa, namazı bozulur. Çünkü bu halde son oturuş bulunmamış sayılır. Fakat tilavet secdesinden sonra tekrar teşehhüd mikdarı oturursa, o zaman son oturuş yapılmış demektir.
Son oturuşun tamamını uyku içinde geçiren kimse, uyandıktan sonra tekrar bir teşehhüd mikdarı oturmazsa namazı bozulur. Çünkü uyku içinde yapılan bir iş, iradeye bağlı olmadığı için geçerli değildir. Bu işin bulunması ile bulunmaması eşittir. Namazda uyku içinde yapılan kıyam, kıraat ve rükû gibi işler de böyledir, geçerli değildir. (*) Anlamı: "Bütün dualar ve övgüler (veya bütün mülkler), bedenî ve malî ibadetler Yüce Allah'a mahsustur. Bunlara başkaları hak kazanamaz. Selam da, Yüce Allah'ın rahmet ve bereketleri de, ey şanlı peygamber, sana aittir. Selam hem bizlere, hem de Yüce Allah'ın salih kullarına olsun. Şehadet ederim ki, (kesinlikle bilirim ki) Yüce Allah'dan başka gerçek mabud yoktur. Yine şehadet ederim ki, Hazret-i Muhammed, Yüce Allah'ın kuludur ve peygamberidir."
Kaynak: Büyük İslam İlmihâli, Türkiye Cumhuriyetinin beşinci Diyanet İşleri Başkanı, Ömer Nasuhi Bilmen