Your browser doesn’t support HTML5 audio
وَقَاسَمَهُمَآ إِنِّى لَكُمَا لَمِنَ ٱلنَّٰصِحِينَ
Ve kâsemehumâ innî lekumâ le minen nâsıhîn(nâsıhîne).
“Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim” diye de onlara yemin etti.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- ve onlara yemin etti
- وَقَاسَمَهُمَا
- ق س م
- elbette ben
- إِنِّي
- size
- لَكُمَا
- diye
- لَمِنَ
- öğüt verenlerdenim
- النَّاصِحِينَ
- ن ص ح
- Diyanet İşleri Başkanlığı: “Şüphesiz ben size öğüt verenlerdenim” diye de onlara yemin etti.
- Diyanet Vakfı: Ve onlara: Ben gerçekten size öğüt verenlerdenim, diye yemin etti.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Ve: «Ben gerçekten sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim.» diye ikisine de yemin etti.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Ve onlara: «Elbette ben size öğüt verenlerdenim.» diye de yemin etti.
- Ali Fikri Yavuz: Bir de onlara: “-Muhakkak ki, ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim”, diye yemin etti.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Ve her halde ben sizin hayrınızı istiyenlerdenim diye ikisine de yemin etti
- Fizilal-il Kuran: Onlara ´Ben gerçekten sizin iyiliğinizi istiyorum´ diye yemin etti.
- Hasan Basri Çantay: Bir de onlara: «Şübhesiz ki ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim» diye yemîn etdi.
- İbni Kesir: Ve; doğrusu ben size öğüt verenlerdenim, diye ikisine yemin etti.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Ve onlara, «Ben muhakkak sizin için elbette hayırhâh olanlardanım.» diye yemin etti.
- Tefhim-ul Kuran: Ve: «Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim» diye yemin de etti.
Resim yüklenemedi.