Your browser doesn’t support HTML5 audio
وَلَمَّا جَآءَهُمْ رَسُولٌ مِّنْ عِندِ ٱللَّهِ مُصَدِّقٌ لِّمَا مَعَهُمْ نَبَذَ فَرِيقٌ مِّنَ ٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ كِتَٰبَ ٱللَّهِ وَرَآءَ ظُهُورِهِمْ كَأَنَّهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Ve lemmâ câehum resûlun min indillâhi musaddikun limâ meahum nebeze ferîkun minellezîne ûtûl kitâb(kitâbe), kitâballâhi verâe zuhûrihim ke ennehum lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
Onlara, Allah katından ellerinde bulunan Kitab’ı (Tevrat’ı) doğrulayıcı bir peygamber gelince, kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah’ın Kitab’ını (Tevrat’ı) arkalarına attılar.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- ne zaman
- وَلَمَّا
- onlara geldiyse
- جَاءَهُمْ
- ج ي ا
- bir elçi
- رَسُولٌ
- ر س ل
- مِنْ
- katından
- عِنْدِ
- ع ن د
- Allah’ın
- اللَّهِ
- doğrulayan
- مُصَدِّقٌ
- ص د ق
- şeyleri
- لِمَا
- yanlarındaki
- مَعَهُمْ
- attılar
- نَبَذَ
- ن ب ذ
- bir gurup
- فَرِيقٌ
- ف ر ق
- مِنَ
- kendilerine
- الَّذِينَ
- verilenlerden
- أُوتُوا
- ا ت ي
- kitap
- الْكِتَابَ
- ك ت ب
- kitabı
- كِتَابَ
- ك ت ب
- Allah’ın
- اللَّهِ
- arkasına
- وَرَاءَ
- و ر ي
- sırtlarının
- ظُهُورِهِمْ
- ظ ه ر
- sanki gibi
- كَأَنَّهُمْ
- لَا
- bilmiyorlarmış
- يَعْلَمُونَ
- ع ل م
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Onlara, Allah katından ellerinde bulunan Kitab’ı (Tevrat’ı) doğrulayıcı bir peygamber gelince, kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah’ın Kitab’ını (Tevrat’ı) arkalarına attılar.
- Diyanet Vakfı: Allah tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı tasdik edici bir elçi gelince ehl-i kitaptan bir gurup, sanki Allah´ın kitabını bilmiyormuş gibi onu arkalarına atıp terkettiler.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Onlara Allah tarafından yanlarındaki kitabı doğrulayıcı bir peygamber gelince, daha önce kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, sanki gerçeği bilmiyorlarmış gibi Allah´ın kitabını arkalarına attılar.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Üstelik Allah tarafından onlara, yanlarındaki kitabı tasdik edici bir peygamber gelince, daha önce kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, Allah´ın kitabını sırtlarından geriye attılar, sanki hiçbir şey bilmiyorlarmış gibi yaptılar.
- Ali Fikri Yavuz: Yahûdilere, kendileri ile olan Tevrat’ı tasdik edici, Allah tarafından bir peygamber geldiği zaman, kendilerine kitab verilenlerden bir topluluk, sanki onun Allah kitabı olduğunu bilmiyormuş gibi, Tevrat’ı arkalarına attılar ve ondan yüz çevirdiler.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): hem Allah tarafından onlara beraberlerindekini tasdikleyici bir Peygamber gelince, eski kitab verilenlerden bir kısmı Allahın kitabını, omuzlarının arkasına attılar sanki bilmiyorlarmış gibi de
- Fizilal-il Kuran: Onlara Allah katından önlerindeki kitabı onaylayan bir peygamber gelince, kendilerine kitap verilenlerin bir grubu, Allah´ın kitabını hiç bilmiyorlarmış gibi onu arkalarına attılar.
- Hasan Basri Çantay: Onlara ne zaman Allah katından nezdlerindeki (Kitabı) tasdik edici (ve doğrultucu) bir peygamber geldiyse kendilerine Kitab verilen (o kimse) lerden bir güruh sanki onlar (hakıykati) bilmiyorlarmış gibi Allahın Kitabını sırtlarının arkasına atmış (ondan yüz çevirmişidir.
- İbni Kesir: Onlara, ne zaman Allah tarafından yanlarındaki kitabı tasdik edici bir peygamber geldiyse, kendilerine kitab verilenlerden bir güruh, sanki bilmiyormuş gibi, Allah´ın kitabını arkalarına atıverdi.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Ve onlara Allah Teâlâ tarafından yanlarındaki kitabı musaddık olan bir resûl gelince o kendilerine kitap verilmiş olanlardan bir gürûh sanki bilmiyorlarmış gibi Allah´ın kitabını arkalarına atıverdiler.
- Tefhim-ul Kuran: Ne zaman onlara Allah katından yanlarındakini doğrulayan bir peygamber gelse, kendilerine kitap verilenlerden bir takımı, sanki kendileri hiç bilmiyorlarmış gibi Allah´ın Kitabını arkalarına attılar...
Resim yüklenemedi.