Your browser doesn’t support HTML5 audio
أَمْ حَسِبْتُمْ أَن تَدْخُلُوا۟ ٱلْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُم مَّثَلُ ٱلَّذِينَ خَلَوْا۟ مِن قَبْلِكُم ۖ مَّسَّتْهُمُ ٱلْبَأْسَآءُ وَٱلضَّرَّآءُ وَزُلْزِلُوا۟ حَتَّىٰ يَقُولَ ٱلرَّسُولُ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مَعَهُۥ مَتَىٰ نَصْرُ ٱللَّهِ ۗ أَلَآ إِنَّ نَصْرَ ٱللَّهِ قَرِيبٌ
Em hasibtum en tedhulûl cennete ve lemmâ ye’tikum meselullezîne halev min kablikum messethumul be’sâu ved darrâu ve zulzilû hattâ yekûler resûlu vellezîne âmenû meahu metâ nasrullâh(nasrullâhi), e lâ inne nasrallâhi karîb(karîbun).
Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- yoksa
- أَمْ
- sandınız (mı)
- حَسِبْتُمْ
- ح س ب
- ki
- أَنْ
- gireceksiniz
- تَدْخُلُوا
- د خ ل
- cennete
- الْجَنَّةَ
- ج ن ن
- وَلَمَّا
- başınıza gelmeden
- يَأْتِكُمْ
- ا ت ي
- durumu
- مَثَلُ
- م ث ل
- الَّذِينَ
- geçenlerin
- خَلَوْا
- خ ل و
- مِنْ
- sizden önce
- قَبْلِكُمْ
- ق ب ل
- onlara dokunmuştu
- مَسَّتْهُمُ
- م س س
- sıkıntı
- الْبَأْسَاءُ
- ب ا س
- ve yoksulluk
- وَالضَّرَّاءُ
- ض ر ر
- ve sarsılmışlardı ki
- وَزُلْزِلُوا
- ز ل ز ل
- nihayet
- حَتَّىٰ
- diyorlardı
- يَقُولَ
- ق و ل
- peygamber
- الرَّسُولُ
- ر س ل
- ve kimseler
- وَالَّذِينَ
- inanan
- امَنُوا
- ا م ن
- onunla birlikte
- مَعَهُ
- ne zaman
- مَتَىٰ
- yardımı
- نَصْرُ
- ن ص ر
- Allah’ın
- اللَّهِ
- İyi bilin ki
- أَلَا
- şüphesiz
- إِنَّ
- yardımı
- نَصْرَ
- ن ص ر
- Allah’ın
- اللَّهِ
- yakındır
- قَرِيبٌ
- ق ر ب
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır.
- Diyanet Vakfı: (Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler: Allah´ın yardımı ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah´ın yardımı yakındır.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Yoksa siz, sizden önce geçenlerin örnek olmuş durumları hiç başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onların başına öyle ezici sıkıntılar, kımıldatmaz zaruretler geldi ve öylesine sarsıldılar ki, peygamber ve beraberindeki iman edenler: «Allah´ın yardımı ne zaman?» diyeceklerdi. Bak işte, Allah´ın yardımı yakındır.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Yoksa siz, kendinizden önce gelip geçenlerin hali (uğradıkları sıkıntılar) başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberinde iman edenler: «Allah´ın yardımı ne zaman?» derlerdi. Bak işte! Gerçekten Allah´ın yardımı yakındır.
- Ali Fikri Yavuz: Yoksa siz ey müminler, kendinizden evvel geçenlerin halleri hiç başınıza gelmeden (hemen) cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle ezici sıkıntılar, kımıldatmaz zaruretler dokundu ve öylesine sarsıldılar ki, peygamber ve maiyetinde iman edenler: “- Allah’ın yardımı ne zaman olacak?” diyesiye kadar... Bilin ki Allah’ın yardımı muhakkak yakındır.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Yoksa siz kendinizden evvel geçenlerin mesel olmuş halleri hiç başınıza gelmeksizin Cennete girivereceksiniz mi sandınız? Onlara öyle ezici mihnetler, kımıldatmaz zaruretler dokundu ve öyle sarsıldılar ki hattâ Peygamber ve maiyetinde iman edenler «ne zaman Allah´ın nusratı?» diyeceklerdi. Bak işte Allahın nursatı yakın.
- Fizilal-il Kuran: Acaba sizden öncekilerin başlarına gelenlerin benzeri sizin de başınıza gelmeksizin, kolayca Cennet´e gireceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine ağır sıkıntılara ve zorluklara uğradılar, öylesine sarsıldılar ki, peygamberleri ile çevresindeki inanmışlar; Allah´ın yardımı ne zaman gelecek?» dediler. İyi bilin ki, Allah´ın yardımı yakındır.
- Hasan Basri Çantay: (Ey mü´minler) yoksa siz, sizden evvel geçenlerin haali başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluk (lar), ve sıkıntı (lar) gelib çatdı ve (çeşidli belâlarla) sarsıldılar ki, hattâ peygamber (leri) maiyyetindeki mü´minlerle birlikde: «Allahın yardımı ne zaman?» diyordu. Gözünüzü açın: Allahın yardımı yakındır muhakkak.
- İbni Kesir: Yoksa siz; sizden önce geçenlerin durumu başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluk, öyle sıkıntı gelmiş ve sarsıntıya uğramışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki mü´minler: Allah´ın yardımı ne zaman? diyordu. Bilesiniz ki, Allah´ın yardımı pek yakındır.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Yoksa cennete gireceğinizi mi zannettiniz, sizden evvelki geçmiş ümmetlerin hali sizlere gelmedikçe? Onları nice şiddetli ihtiyaçlar, hastalıklar kapladı ve sarsıntılara uğradılar. Hatta peygamberleri ve O´nunla beraber imân edenler, «Allah´ın nusreti ne zaman?» diyecek bir halde geldiler. Haberiniz olsun Allah´ın nusreti şüphe yok ki pek yakındır.
- Tefhim-ul Kuran: Yoksa sizden önce gelip geçenlerin hali, başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda peygamber, beraberindeki mü´minlerle: «Allah´ın yardımı ne zaman?» diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah´ın yardımı pek yakındır.