Your browser doesn’t support HTML5 audio
وَأَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَٰعِدَ لِلسَّمْعِ ۖ فَمَن يَسْتَمِعِ ٱلْءَانَ يَجِدْ لَهُۥ شِهَابًا رَّصَدًا
Ve ennâ kunnâ nak’udu minhâ mekâıde lis sem’i fe men yestemiıl âne yecid lehu şihâben rasadâ(rasaden).
“Hâlbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur.”
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- ve elbette biz
- وَأَنَّا
- idik
- كُنَّا
- ك و ن
- oturur
- نَقْعُدُ
- ق ع د
- onun
- مِنْهَا
- oturma yerlerinde
- مَقَاعِدَ
- ق ع د
- dinlemeğe mahsus
- لِلسَّمْعِ
- س م ع
- artık kim
- فَمَنْ
- dinlemek istese
- يَسْتَمِعِ
- س م ع
- şimdi
- الْانَ
- bulur
- يَجِدْ
- و ج د
- kendisini
- لَهُ
- bir ışın
- شِهَابًا
- ش ه ب
- gözetleyen
- رَصَدًا
- ر ص د
- Diyanet İşleri Başkanlığı: “Hâlbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur.”
- Diyanet Vakfı: Halbuki, (daha önce) biz onun bazı kısımlarında (haber) dinlemek için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir alev huzmesi buluyor.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Doğrusu biz dinlemek için onun bazı mevkilerinde otururduk. Fakat şimdi her kim dinleyecek olursa, kendisini gözetleyen bir alev buluyor.
- Elmalılı Hamdi Yazır: «Doğrusu biz göğün bazı mevkilerinde dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinleyecek olursa kendini gözetleyen parlak bir alev buluyor.»
- Ali Fikri Yavuz: Halbuki biz (Peygamberin gönderilmesinden önce) haber dinlemek için göğün bazı (bekçilerden boş) yerlerine otururduk; fakat şimdi, kim dinleyecek olursa, kendisini gözetleyen bir şihap (yakıcı bir yıldız) buluyor.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Ve doğrusu biz ondan dinlemek için bazı mevkı´lere otururduk fakat şimdi her kim dinliyecek olursa onun için gözeten bir şihab buluyor.
- Fizilal-il Kuran: Daha önce göğün elverişli dinleme yerlerinde pusuya yatardık. Fakat şimdi hangimiz oranın seslerini işitmeye çalışsa kendisini bekleyen göktaşları ile karşılaşır.
- Hasan Basri Çantay: «Halbuki hakıykaten biz (bundan evvel haber) dinlemek için onun ba´zı kısımlarında oturacak yerler (bulub) oturuyorduk. Fakat şimdi kim dinleyecek olursa kendisini gözetib duran bir şihab (karşısında) bulunuyor».
- İbni Kesir: Doğrusu biz; göğün dinlenebileceği bir yerinde oturmuştuk; ama şimdi kim onu dinleyecek olursa, kendisini gözetleyen bir alev buluyor.
- Ömer Nasuhi Bilmen: «Ve hakikaten biz dinlemek için ondan oturulacak yerlerde oturuyorduk. Fakat şimdi kim dinleyecek olursa onun için bir gözetici şihap buluyor.»
- Tefhim-ul Kuran: «Oysa gerçekten biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur.
Resim yüklenemedi.