Your browser doesn’t support HTML5 audio
وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتُنَا بَيِّنَٰتٍ تَعْرِفُ فِى وُجُوهِ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ٱلْمُنكَرَ ۖ يَكَادُونَ يَسْطُونَ بِٱلَّذِينَ يَتْلُونَ عَلَيْهِمْ ءَايَٰتِنَا ۗ قُلْ أَفَأُنَبِّئُكُم بِشَرٍّ مِّن ذَٰلِكُمُ ۗ ٱلنَّارُ وَعَدَهَا ٱللَّهُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ۖ وَبِئْسَ ٱلْمَصِيرُ
Ve izâ tutlâ aleyhim âyâtunâ beyyinâtin ta’rifu fî vucûhillezîne keferûl munker(munkere), yekâdûne yestûne billezîne yetlûne aleyhim âyâtinâ, kul e fe unebbiukum bi şerrin min zâlikum, en nâr(nâru), vaadehallâhullezîne keferû, ve bi’sel masîr(masîru).
Kendilerine âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman, o kâfirlerin yüz ifadelerinden inkârlarını anlarsın. Neredeyse, kendilerine âyetlerimizi okuyanlara hışımla saldıracaklar. De ki: “Şimdi size bu durumdan daha beterini haber vereyim mi: Ateş.. Allah, onu kâfirlere vaad etti. Ne kötü varış yeridir orası!”
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- ve zaman
- وَإِذَا
- okunduğu
- تُتْلَىٰ
- ت ل و
- kendilerine
- عَلَيْهِمْ
- ayetlerimiz
- ايَاتُنَا
- ا ي ي
- apaçık
- بَيِّنَاتٍ
- ب ي ن
- anlarsın
- تَعْرِفُ
- ع ر ف
- فِي
- yüzlerinde
- وُجُوهِ
- و ج ه
- kimselerin
- الَّذِينَ
- inkar eden
- كَفَرُوا
- ك ف ر
- hoşnutsuzluk
- الْمُنْكَرَ
- ن ك ر
- neredeyse
- يَكَادُونَ
- ك و د
- üzerine saldıracaklar
- يَسْطُونَ
- س ط و
- بِالَّذِينَ
- okuyanların
- يَتْلُونَ
- ت ل و
- kendilerine
- عَلَيْهِمْ
- ayetlerimizi
- ايَاتِنَا
- ا ي ي
- de ki
- قُلْ
- ق و ل
- size haber vereyim mi?
- أَفَأُنَبِّئُكُمْ
- ن ب ا
- daha kötü bir şey
- بِشَرٍّ
- ش ر ر
- مِنْ
- bundan
- ذَٰلِكُمُ
- ateş!
- النَّارُ
- ن و ر
- ve onu va’detmiştir
- وَعَدَهَا
- و ع د
- Allah
- اللَّهُ
- kimselere
- الَّذِينَ
- inkar eden
- كَفَرُوا
- ك ف ر
- ve ne kötü
- وَبِئْسَ
- ب ا س
- sondur
- الْمَصِيرُ
- ص ي ر
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Kendilerine âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman, o kâfirlerin yüz ifadelerinden inkârlarını anlarsın. Neredeyse, kendilerine âyetlerimizi okuyanlara hışımla saldıracaklar. De ki: “Şimdi size bu durumdan daha beterini haber vereyim mi: Ateş.. Allah, onu kâfirlere vaad etti. Ne kötü varış yeridir orası!”
- Diyanet Vakfı: Âyetlerimiz açık açık kendilerine okunduğunda, kâfirlerin suratlarında hoşnutsuzluk sezersin. Onlar, kendilerine âyetlerimizi okuyanların neredeyse üzerlerine saldırırlar. De ki: Size bundan (bu öfke ve huzursuzluğunuzdan) daha kötüsünü bildireyim mi? Cehennem! Allah, onu kâfirlere (ceza olarak) bildirdi. O, ne kötü sondur!
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Kendilerine karşı ayetlerimiz birer delil olarak okunduğu zaman, o kafirlerin yüzlerinden inkarlarını anlarsın; hemen hemen karşılarında ayetlerimizi okuyanlara karşı saldırıverecek gibi olurlar. De ki: «Şimdi size ondan daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş! Allah onu inkar edenlere va´detti. O ne kötü akibettir!»
- Elmalılı Hamdi Yazır: Âyetlerimiz kendilerine apaçık olarak okunduğu zaman, o kâfirlerin yüzlerinden inkârlarını anlarsın. Neredeyse, kendilerine âyetlerimizi okuyanlara saldıracaklar. De ki: «Şimdi size ondan daha kötü olanını haber vereyim mi? O, ateştir. Allah bunu kâfir olanlara vaad buyurdu. O ne kötü bir dönüş yeridir.»
- Ali Fikri Yavuz: Kendilerine karşı ayetlerimiz apaçık olarak okunduğu zaman da, o kâfirlerin yüzlerinde inkâr hallerini görür tanırsın. Nerde ise, karşılarında ayetlerimizi okuyanlara saldırıverecek gibi olurlar. (Ey Rasûlüm, o kâfirlere) de ki: “- Şimdi size bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? : O, ateş’dir. Allah bunu kâfir olanlara vaad buyurdu. O ne kötü bir karargâhdır!...
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Kendilerine karşı âyetlerimiz birer beyyine olarak okunduğu zaman da o kâfirlerin yüzlerinde münkirliklerini tanırsın, hemen hemen karşılarında âyetlerimizi tilâvet edenlere saldırıverecek gibi olurlar, de ki: şimdi size ondan daha şer olanını haber vereyim mi? Ateş, Allah onu küfredenlere va´d buyurdu, ki o ne fena akıbettir
- Fizilal-il Kuran: Kâfirlere açık anlamlı ayetlerimiz okunduğunda içlerinde kabaran öfkeyi ve nefreti yüzlerinden okuyabilirsin. Neredeyse ayetlerimizi okuyanların üzerlerine çullanacak gibi olurlar. Onlara de ki; «Size bu öfkenizden daha kötüsünü haber vereyim mi?: Cehennem ateşi! Allah onu kâfirler için hazırladığını bildirmiştir. Ne kötü bir akıbettir o!»
- Hasan Basri Çantay: Karşılarında açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman o kâfirlerin suratlarında inkâr (görüb) tanırsın. Kendilerine âyetlerimizi okuyanlara nerdeyse saldırıverecek olurlar! De ki: «Şimdi bundan daha çok kötü (bir şey) i haber vereyim mi? Ateşdir! Allah bunu o küfür (ve inkâr) edenlere va´d etmişdir. O, ne kötü bir merci´dir!
- İbni Kesir: Onlara, apaçık ayetlerimiz okunduğu zaman; o küfredenlerin yüzlerinden inkarı anlarsın. Neredeyse, kendilerine ayetlerimizi okuyanlara saldıracaklar. De ki: Size bundan daha kötüsünü haber vereyim mi? Ateş. Allah, onu küfredenlere vaad etmiştir. Ne kötü dönüş.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Onlara karşı âyetlerimiz apaçık oldukları halde okunduğu zaman o kâfir olanların yüzlerinde bir inkar (bir gayz ve gazab alâmeti görür) anlarsın. Onlar, kendilerine karşı âyetlerimizi okuyanlara az kalır ki, saldırıversinler. De ki: «Size o inkarınızdan daha şerlisini haber vereyim mi? (O) Ateş´tir. Onu Allah kâfir olanlar için vaadetmiştir. Ve ne fena gidilecek yer!»
- Tefhim-ul Kuran: Onlara karşı apaçık olan ayetlerimiz okunduğu zaman, sen o küfre sapanların yüzlerindeki ´red ve inkârı´ tanıyabilirsin. Neredeyse, kendilerine karşı ayetlerimizi okuyanın üzerine çullanıverecekler. De ki: «Size, bundan daha kötü olanını haber vereyim mi? Ateş, Allah, onu küfre sapanlara va´detmiş bulunmaktadır; ne kötü bir duraktır.»
Resim yüklenemedi.