Your browser doesn’t support HTML5 audio
وَظَنَّ أَنَّهُ ٱلْفِرَاقُ
Ve zanne ennehul firâk(firâku).
(26-30) Hayır, can boğaza dayandığı, “Kimdir (bunu) iyi edecek?” dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- ve anlar
- وَظَنَّ
- ظ ن ن
- bunun
- أَنَّهُ
- ayrılık zamanı olduğunu
- الْفِرَاقُ
- ف ر ق
- Diyanet İşleri Başkanlığı: (26-30) Hayır, can boğaza dayandığı, “Kimdir (bunu) iyi edecek?” dendiği, (ölmek üzere olanın da) bunun ayrılış olduğunu bildiği, bacakların birbirine dolandığı zaman, işte o gün sevk ediliş, Rabbinedir.
- Diyanet Vakfı: (Can çekişen) bunun gerçek bir ayrılış olduğunu anlar.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): ve o zaman (o da bunun) tam bir ayrılış olduğunu sezmiş,
- Elmalılı Hamdi Yazır: Can çekişen bunun o ayrılık anı olduğunu anlar.
- Ali Fikri Yavuz: (Ruhu köprücük kemiklerine dayanmış olan bu kimse, artık dünyadan) gerçek olarak kendisi için ayrılış olduğunu anlamıştır.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Ve sezer o dem temamelfirak
- Fizilal-il Kuran: Adam, ayrılma zamanının geldiğini anlar.
- Hasan Basri Çantay: Ve (can çekişen) hakıykî bir ayrılış olduğunu anladı (anlayacak).
- İbni Kesir: Ve ayrılık vaktinin geldiğini anlar.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Ve onun şüphesiz bir ayrılış olduğunu sanmış bulunacaktır.
- Tefhim-ul Kuran: Artık gerçekten, kendisi de bir ayrılık olduğunu kavrayıp anlamıştır.
Resim yüklenemedi.