Your browser doesn’t support HTML5 audio
فَٱصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقٌّ ۚ فَإِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ ٱلَّذِى نَعِدُهُمْ أَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ
Fasbir inne va’dallâhi hakk(hakkun), fe immâ nuriyenneke ba’dallezî neıduhum ev neteveffeyenneke fe ileynâ yurceûn(yurceûne).
Sen sabret! Şüphesiz Allah’ın verdiği söz gerçektir. Onları tehdit ettiğimiz azâbın bir kısmını sana göstersek de (ya da göstermeden önce) seni vefât ettirsek de, sonunda onlar bize döndürüleceklerdir.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- artık sabret
- فَاصْبِرْ
- ص ب ر
- şüphesiz
- إِنَّ
- va’di (sözü)
- وَعْدَ
- و ع د
- Allah’ın
- اللَّهِ
- gerçektir
- حَقٌّ
- ح ق ق
- ya
- فَإِمَّا
- sana gösteririz
- نُرِيَنَّكَ
- ر ا ي
- bir kısmını
- بَعْضَ
- ب ع ض
- şeylerin
- الَّذِي
- onları tehdidettiğimiz
- نَعِدُهُمْ
- و ع د
- yahut
- أَوْ
- seni vefat ettiririz
- نَتَوَفَّيَنَّكَ
- و ف ي
- sonunda bize
- فَإِلَيْنَا
- döndürüleceklerdir
- يُرْجَعُونَ
- ر ج ع
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Sen sabret! Şüphesiz Allah’ın verdiği söz gerçektir. Onları tehdit ettiğimiz azâbın bir kısmını sana göstersek de (ya da göstermeden önce) seni vefât ettirsek de, sonunda onlar bize döndürüleceklerdir.
- Diyanet Vakfı: Onun için (Resûlüm), sen sabret! Şüphesiz Allah´ın vâdi gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını ya sana gösteririz, yahut seni daha önce vefat ettiririz. Nasıl olsa onlar bize döneceklerdir.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Onun için, sabret. Allah´ın va´di gerçektir, mutlaka olacaktır. Artık onlara yaptığımız tehdidin bir kısmını sana göstersek de veya seni kendimize alsak da onlar mutlaka döndürülüp Bize getirileceklerdir.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Ey Muhammed! Sen sabret, şüphesiz Allah´ın vaadi haktır, mutlaka gerçekleşecektir. Onlara yaptığımız tehdidin bir kısmını sana göstersek de veya seni vefat ettirsek de onlar mutlaka döndürülüp bize getirileceklerdir.
- Ali Fikri Yavuz: Onun için (Ey Rasûlüm, kâfirlerin eziyetlerine) sabret. Elbette Allah’ın (sana olan zafer) vaadi bir gerçektir. Artık onlara vaad ettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, yahud seni kendimize alsak da muhakkak onlar döndürülüp bize getirilecekler.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Onun için sabret! Allahın va´di haktır, muhakkak olacaktır. Artık onlara ettiğimiz vaîdin ba´zısını sana göstersek de yâhud seni kendimize alsak da onlar mutlak döndürülüp bize getirilecekler.
- Fizilal-il Kuran: Ey Muhammed! Sabret, şüphesiz Allah´ın verdiği söz gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını sana gösteririz veya seni öldürürüz, nasıl olsa onların dönüşü Bize´dir.
- Hasan Basri Çantay: Onun için sen (Habîbim) sabret. Şübhesiz Allahın va´di bir gerçekdir. Binnetîce ya onlara etmekde olduğumuz tehdîdi (n tehakkukunu) kısmen sana göstereceğiz, yahud seni kendimize alacağız. Nihayet onlar ancak bize döndürülüb getirileceklerdir.
- İbni Kesir: Şu halde sen; sabret. Muhakkak ki Allah´ın vaadi haktır. Onlara vaadettiğimiz azabın bir kısmını sana gösteririz veya senikendimize alırız. Nihayet onların dönüşü ancak Bizedir.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Artık sabret. Allah´ın vaadi, şüphe yok ki, hakdır. Onlara olan vaadimizin bazısını sana göstereceğiz veya senin ruhunu alacağız, nihâyet Bize döndürüleceklerdir.
- Tefhim-ul Kuran: Şu halde sen sabret, hiç şüphesiz Allah´ın va´di haktır. Sonunda ya onlara va´d ettiğimiz (azab)ın bir kısmını sana göstereceğiz ya da senin hayatına son vereceğiz. Nihayet onlar bize döndürülecekler.
Resim yüklenemedi.