Your browser doesn’t support HTML5 audio
مَتَٰعٌ قَلِيلٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Metâun kalîlun ve lehum azâbun elîm(elîmun).
(Dünyada elde ettikleri) az bir yararlanmadır. Hâlbuki (ahirette) onlara acıklı bir azap vardır.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- bir mefaattir
- مَتَاعٌ
- م ت ع
- azıcık
- قَلِيلٌ
- ق ل ل
- ve onlara vardır
- وَلَهُمْ
- bir azab
- عَذَابٌ
- ع ذ ب
- acıklı
- أَلِيمٌ
- ا ل م
- Diyanet İşleri Başkanlığı: (Dünyada elde ettikleri) az bir yararlanmadır. Hâlbuki (ahirette) onlara acıklı bir azap vardır.
- Diyanet Vakfı: (Kazandıkları) pek az bir menfaattir. Halbuki onlar için elem verici bir azap vardır.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Bu az bir faydalanmadır ve onlara acı bir azap vardır.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Onlar için dünyada pek az bir menfaat var, ahirette ise çok acıklı bir azab vardır.
- Ali Fikri Yavuz: Onlar için dünyada pek az bir menfaat var, ahirette ise çok acıklı bir azab...
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Az bir istifade ve haklarında elîm bir azâb vardır
- Fizilal-il Kuran: Kısa süreli bir dünya mutluluğu tadarlar, ama acıklı bir azap onları beklemektedir.
- Hasan Basri Çantay: (Bu, ancak geçici ve) az bir menfeatden ibâretdir. Halbuki onlara (âhıretde) pek acıklı bir azâb vardır.
- İbni Kesir: Az bir geçim ve ardından onlara elim bir azab vardır.
- Ömer Nasuhi Bilmen: (Bu) Biraz menfaatten ibarettir ve onlara pek acıklı bir azap vardır.
- Tefhim-ul Kuran: (Bu dünyada olup biten) Pek az bir metadır. Onlara ise acıklı bir azab vardır.
Resim yüklenemedi.