Your browser doesn’t support HTML5 audio
كَذَٰلِكَ أَرْسَلْنَٰكَ فِىٓ أُمَّةٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهَآ أُمَمٌ لِّتَتْلُوَا۟ عَلَيْهِمُ ٱلَّذِىٓ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ وَهُمْ يَكْفُرُونَ بِٱلرَّحْمَٰنِ ۚ قُلْ هُوَ رَبِّى لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَإِلَيْهِ مَتَابِ
Kezâlike erselnâke fî ummetin kad halet min kablihâ umemun li tetluve aleyhimullezî evhaynâ ileyke ve hum yekfurûne bir rahmân(rahmâni), kul huve rabbî lâ ilâhe illâ hû(hûve), aleyhi tevekkeltu ve ileyhi metâb(metâbi).
(Ey Muhammed!) Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin geçmiş olduğu bir ümmete gönderdik ki, onlar Rahmân’ı inkâr ederken sana vahyettiğimizi kendilerine okuyasın. De ki: “O, benim Rabbimdir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben yalnız O’na tevekkül ettim, dönüşüm de yalnız O’nadır.”
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- böylece
- كَذَٰلِكَ
- seni gönderdik
- أَرْسَلْنَاكَ
- ر س ل
- içine
- فِي
- bir millet
- أُمَّةٍ
- ا م م
- elbette
- قَدْ
- geçmiş bulunan
- خَلَتْ
- خ ل و
- مِنْ
- kendilerinden önce
- قَبْلِهَا
- ق ب ل
- (nice) milletler
- أُمَمٌ
- ا م م
- okuyasın diye
- لِتَتْلُوَ
- ت ل و
- onlara
- عَلَيْهِمُ
- şeyleri
- الَّذِي
- vahyettiğimiz
- أَوْحَيْنَا
- و ح ي
- sana
- إِلَيْكَ
- oysa onlar
- وَهُمْ
- nankörlük ederler
- يَكْفُرُونَ
- ك ف ر
- Rahman’a
- بِالرَّحْمَٰنِ
- ر ح م
- de ki
- قُلْ
- ق و ل
- O
- هُوَ
- benim Rabbimdir
- رَبِّي
- ر ب ب
- yoktur
- لَا
- ilah
- إِلَٰهَ
- ا ل ه
- başka
- إِلَّا
- O’ndan
- هُوَ
- O’na
- عَلَيْهِ
- dayandım
- تَوَكَّلْتُ
- و ك ل
- ve yalnız O’nadır
- وَإِلَيْهِ
- tevbem/dönüşüm
- مَتَابِ
- ت و ب
- Diyanet İşleri Başkanlığı: (Ey Muhammed!) Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin geçmiş olduğu bir ümmete gönderdik ki, onlar Rahmân’ı inkâr ederken sana vahyettiğimizi kendilerine okuyasın. De ki: “O, benim Rabbimdir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben yalnız O’na tevekkül ettim, dönüşüm de yalnız O’nadır.”
- Diyanet Vakfı: (Ey Muhammed!) Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmete gönderdik ki, sana vahyettiğimizi onlara okuyasın. Onlar Rahman´ı inkâr ediyorlar. De ki: O benim Rabbimdir. O´ndan başka tanrı yoktur. Sadece O´na tevekkül ettim ve dönüş sadece O´nadır.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): İşte seni böyle kendilerinden önce birçok ümmetler gelip geçmiş olan bir ümmet içinde gönderdik ki onlar Rahman´ı inkar ederlerken, sen onlara karşı, sana vahyettiğimiz Kitab´ı okuyasın. De ki: «O Rahman benim Rabbim, O´ndan başka ilah yoktur; ben O´na dayandım, tevbem de O´nadır!»
- Elmalılı Hamdi Yazır: İşte seni böyle, kendilerinden önce nice ümmetler gelip geçmiş olan bir ümmet içinde gönderdik ki, onlar Rahmân´a küfredip dururlarken, sen onlara sana vahyettiğimiz kitabı okuyasın. De ki: «O Rahmân benim Rabbimdir, O´ndan başka tanrı yoktur. Ben O´na dayandım, tevbem de O´nadır.
- Ali Fikri Yavuz: İşte senden önce, Peygamberleri gönderdiğimiz gibi, seni de, kendilerinden önce bir çok ümmetler geçmiş olan bir ümmet içinde gönderdik ki, onlar Rahman’ı inkâr ederlerken, sana vahyettiğimiz kitabı (Kur’an’ı) onlara karşı okuyasın. De ki: “- O Rahman, benim Rabbimdir, ondan başka hiç bir ilâh yoktur. Ben ancak Ona tevekkül ettim ve tevbem de yalnız onadır. “
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): İşte böyle kendilerinden evvel nice ümmetler geçmiş olan bir ümmet içinde gönderdik ki onlar rahmana küfredenlerken sen onlara karşı sana vahyettiğimiz kitabı okuyasın, de ki: o rahman benim Rabbım, ondan başka ilâh yok, ben ona dayandım tevbem de onadır
- Fizilal-il Kuran: Ey Muhammed sana vahyettiğimiz mesajı kendilerine okuyasın diye seni öyle bir ümmete gönderdik ki, onlardan önce birçok ümmetler gelip geçmiştir. Onlar rahmeti bol olan Allah´ı tanımıyorlar. Onlara de ki; «Benim Rabbim O´dur, O´ndan başka ilah yoktur, ben yalnız O´na dayandım, dönüş O´nadır.»
- Hasan Basri Çantay: (Senden önce nasıl peygamberler gönderdiysek) öylece seni de, kendilerinden evvel nice ümmetler gelib geçmiş olan, bir ümmete — sana vahyetdiğimiz (Kur´ân-ı kerîm) i onlara okuman için — gönderdik. Onlar Rahmaanı tanımazlar. Sen, de ki: «O, benim Rabbimdir». Ondan başka hiç bir Tanrı yokdur. Ben ancak Ona dayanıb güvendim. En son dönüşüm de yalınız Onadır».
- İbni Kesir: İşte böyle; sana vahyettiğimizi okuman için, seni de onlardan önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmete gönderdik. Onlar; Rahman´ı inkar ederler. De ki: O benim Rabbımdır. O´ndan başka ilah yoktur. Yalnız O´na tevekkül ederim. Dönüşüm de O´nadır.
- Ömer Nasuhi Bilmen: İşte seni öylece bir ümmet içinde gönderdik ki, onlardan evvel de nice ümmetler gelip geçmişlerdi. Sana vahyettiğimizi onlara tilâvet edesin (diye) ve onlar Rahmân´ı inkâr ederler. De ki: «O benim Rabbimdir, O´ndan başka ilâh yoktur, ancak O´na tevekkül ettim ve son dönüş de ancak O´nadır.»
- Tefhim-ul Kuran: Böylece biz seni, kendisinden önce nice ümmetler gelip geçmiş olan bir ümmete (bu yol üzere peygamber olarak) gönderdik, sana vahyettiklerimizi onlara okursun diye. Oysa onlar Rahman´ı tanımazlık etmektedirler. De ki: «O, benim Rabbimdir, O´ndan başka ilah yoktur. Ben O´na tevekkül ettim ve son dönüş O´nadır.»