Your browser doesn’t support HTML5 audio
إِنَّا سَخَّرْنَا ٱلْجِبَالَ مَعَهُۥ يُسَبِّحْنَ بِٱلْعَشِىِّ وَٱلْإِشْرَاقِ
İnnâ sahharnel cibâle meahu yusebbıhne bil aşiyyi vel işrâk(işrâkı).
(18-19) Kendisiyle birlikte tesbih etsinler diye biz, dağları ve toplanıp gelen kuşları Dâvûd’un emrine verdik. Onların her biri Allah’a yönelmişlerdi.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- elbette biz
- إِنَّا
- boyun eğdirmiştik
- سَخَّرْنَا
- س خ ر
- dağları
- الْجِبَالَ
- ج ب ل
- onunla beraber
- مَعَهُ
- tesbih ederlerdi
- يُسَبِّحْنَ
- س ب ح
- akşam
- بِالْعَشِيِّ
- ع ش و
- ve sabah
- وَالْإِشْرَاقِ
- ش ر ق
- Diyanet İşleri Başkanlığı: (18-19) Kendisiyle birlikte tesbih etsinler diye biz, dağları ve toplanıp gelen kuşları Dâvûd’un emrine verdik. Onların her biri Allah’a yönelmişlerdi.
- Diyanet Vakfı: (18-19) Doğrusu biz akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları, toplu halde kuşları onun emri altına vermiştik. Hepsi O´na yönelmiştir.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Biz dağları onun emrine vermiştik, akşam ve işrak vakti onunla birlikte tesbih ederlerdi.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Biz, dağları onun emrine vermiştik. Akşam sabah onunla birlikte tesbih ederlerdi.
- Ali Fikri Yavuz: Gerçekten biz, dağları onun emrine bağlı kıldık da, akşamleyin ve kuşluk vakti onunla beraber tesbih ederlerdi.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Çünkü biz onun maıyyetinde dağları müsahhar kılmıştık: tesbih ederlerdi akşamleyin ve işrak vaktı
- Fizilal-il Kuran: Biz dağları onun emrine verdik. Sabah akşam onunla beraber tesbih ederler.
- Hasan Basri Çantay: Gerçek biz dağları (kendisine) müsahhar kıldık ki bunlar akşamlayın ve kuşluk vakti onunla birlikde durmayıb tesbîh ederlerdi.
- İbni Kesir: Biz, gerçekten dağları onun buyruğuna vermiştik. Sabah ve akşam tesbih ederlerdi.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Muhakkak ki, dağları musahhar kıldık, O´nunla beraber akşamleyin ve kuşluk vakti tesbih ederlerdi.
- Tefhim-ul Kuran: Doğrusu biz dağlara boyun eğdirdik, akşam ve sabah onlar kendisiyle birlikte (Allah´ı) tesbih ederlerdi.
Resim yüklenemedi.