Your browser doesn’t support HTML5 audio
فَلَمَّآ أَتَىٰهَا نُودِىَ يَٰمُوسَىٰٓ
Fe lemmâ etâhâ nûdiye yâ mûsâ.
Ateşin yanına varınca, ona şöyle seslenildi: “Ey Mûsâ!”
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- ne zaman ki
- فَلَمَّا
- o(ateşin yanı)na gelince
- أَتَاهَا
- ا ت ي
- kendisine seslenildi
- نُودِيَ
- ن د و
- Musa
- يَا مُوسَىٰ
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Ateşin yanına varınca, ona şöyle seslenildi: “Ey Mûsâ!”
- Diyanet Vakfı: Oraya vardığında kendisine (tarafımızdan): Ey Musa! diye seslenildi:
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Ona vardığı zaman, kendisine şöyle seslenildi: «Ey Musa!
- Elmalılı Hamdi Yazır: Ateşe vardığı zaman şöyle çağrıldı: «Ey Musa!
- Ali Fikri Yavuz: Ateşe vardığı zaman, şöyle çağrıldı: “Ey Musa!
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Vaktâki ona vardı kendine şöyle nidâ olundu
- Fizilal-il Kuran: Ateşin yanına gelince kendisine şöyle seslenildi; «Ey Musa!»
- Hasan Basri Çantay: İşte (Musa) ona gidince kendisine (şöyle) nida olundu: «Ey Musa».
- İbni Kesir: Ateşin yanına gelince; kendisine: Ey Musa, diye seslenildi.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Vaktâ ki, ateşin yanına geldi. «Ya Mûsa!» diye nidâ olundu.
- Tefhim-ul Kuran: Nitekim ona gidince, kendisine seslenildi: «Ey Musa.»
Resim yüklenemedi.