Your browser doesn’t support HTML5 audio
يَعْتَذِرُونَ إِلَيْكُمْ إِذَا رَجَعْتُمْ إِلَيْهِمْ ۚ قُل لَّا تَعْتَذِرُوا۟ لَن نُّؤْمِنَ لَكُمْ قَدْ نَبَّأَنَا ٱللَّهُ مِنْ أَخْبَارِكُمْ ۚ وَسَيَرَى ٱللَّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُۥ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَىٰ عَٰلِمِ ٱلْغَيْبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Ya´tezirûne ileykum izâ reca´tum ileyhim, kul lâ ta´tezirû len nu´mine lekum kad nebbe enallâhu min ahbârikum, ve se yerallâhu amelekum ve resûluhu summe tureddûne ilâ âlimil gaybi veş şehâdetî fe yunebbiukum bi mâ kuntum ta´melûn(ta´melûne).
Onlara döndüğünüzde, size mazeret beyan edeceklerdir. De ki: “Mazeret beyan etmeyin. Size kesinlikle inanmayız. Çünkü Allah bize sizin durumunuzu bildirdi. Bundan böyle davranışlarınızı Allah da Resûlü de görecek. Sonra hepiniz, gaybı da görülen âlemi de bilene döndürüleceksiniz de yapmakta olduğunuz şeyleri size haber verecek.”
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- özür dilerler
- يَعْتَذِرُونَ
- ع ذ ر
- sizden
- إِلَيْكُمْ
- zaman
- إِذَا
- geri dönüp geldiğiniz
- رَجَعْتُمْ
- ر ج ع
- onların yanına
- إِلَيْهِمْ
- de ki
- قُلْ
- ق و ل
- hiç
- لَا
- özür dilemeyin
- تَعْتَذِرُوا
- ع ذ ر
- asla
- لَنْ
- inanmayız
- نُؤْمِنَ
- ا م ن
- size
- لَكُمْ
- muhakkak
- قَدْ
- bize bildirdi
- نَبَّأَنَا
- ن ب ا
- Allah
- اللَّهُ
- مِنْ
- sizin haberlerinizi
- أَخْبَارِكُمْ
- خ ب ر
- ve görecektir
- وَسَيَرَى
- ر ا ي
- Allah
- اللَّهُ
- yaptığınızı
- عَمَلَكُمْ
- ع م ل
- ve Elçisi de
- وَرَسُولُهُ
- ر س ل
- sonra
- ثُمَّ
- döndürüleceksiniz
- تُرَدُّونَ
- ر د د
- إِلَىٰ
- bilene
- عَالِمِ
- ع ل م
- görülmeyeni
- الْغَيْبِ
- غ ي ب
- ve görüleni
- وَالشَّهَادَةِ
- ش ه د
- O size haber verecek
- فَيُنَبِّئُكُمْ
- ن ب ا
- ne
- بِمَا
- varsa
- كُنْتُمْ
- ك و ن
- yaptıklarınız
- تَعْمَلُونَ
- ع م ل
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Onlara döndüğünüzde, size mazeret beyan edeceklerdir. De ki: “Mazeret beyan etmeyin. Size kesinlikle inanmayız. Çünkü Allah bize sizin durumunuzu bildirdi. Bundan böyle davranışlarınızı Allah da Resûlü de görecek. Sonra hepiniz, gaybı da görülen âlemi de bilene döndürüleceksiniz de yapmakta olduğunuz şeyleri size haber verecek.”
- Diyanet Vakfı: (Seferden) onlara döndüğünüz zaman size özür beyan edecekler. De ki: (Boşuna) özür dilemeyin! Size asla inanmayız; çünkü Allah, haberlerinizi bize bildirmiştir. (Bundan sonraki) amelinizi Allah da görecektir, Resûlü de. Sonra görüleni ve görülmeyeni bilene döndürüleceksiniz de yapmakta olduklarınızı size haber verecektir.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Yanlarına döndüğünüzde size özür beyan edecekler. De ki: «Özür beyan etmeyin, asla size inanmayacağız! Doğrusu Allah bize durumunuzdan birçok haberler verdi; bundan böyle de Allah ve Resulü yaptıklarınızı görecektir; sonra hepiniz gizliyi aşikarı bilen Allah´ın huzuruna götürüleceksiniz. O vakit O, size neler yaptığınızı haber verecektir.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Savaştan dönüp yanlarına geldiğinizde size özür beyan edecekler. De ki: «Özür beyan etmeyin. Size kesinlikle inanmayız. Allah bize, sizin durumunuzdan haberler verdi». Bundan sonra da Allah ve Resulü yaptıklarınızı görecektir. Daha sonra da gizliyi ve âşikârı bilen Allah´a döndürüleceksiniz. O vakit O, size neler yapmış olduğunuzu tek tek haber verecektir.
- Ali Fikri Yavuz: Savaştan geri dönüp münafıkların yanına vardığınız zaman, onlar size özür dileyecekler. De ki: “- Boşuna özür dilemeyin, size inanmıyacağız. Doğrusu Allah bize durumunuzdan bir çok haberler verdi. Bundan böyle Allah ve Rasûlü, yaptıklarınızı görecektir. Sonra gaybı ve hazırı bilen Allah’a döndürüleceksiniz. O vakit size, Allah, ne yapmış olduğunuzu haber verecektir.”
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Yanlarına avdet ettiğinizde size itizar edecekler, de ki: itizar etmeyin ihtimali yok size inanmıyacağız doğrusu Allah bize ahvalinizden bir çok haberler verdi, bundan böyle de Allah ve Resulü amelinizi görecek, sonra hepiniz o gayb-ü şehadeti bilen hakkın huzuruna götürüleceksiniz o vakıt o size haber verecek neler yapıyordunuz
- Fizilal-il Kuran: Savaştan döndüğünüzde size özür dileyecekler. Onlara de ki: “Özür beyan etmeyin. Size asla inanmayacağız. Allah haberlerinizi bize bildirmiştir. Allah da, Peygamberi de işleyeceklerinizi görecektir. Sonunda, görülmeyeni ve görüneni bilen Allah’a geri çevrileceksiniz. O, işlediklerinizi size haber verecektir.”
- Hasan Basri Çantay: (Seferden) onlara döndüğünüz vakit size özür dermiyan edeceklerdir. De ki: (Bîhûde) özür dilemeyin. Size kat´iyyen inanmıyoruz. Allah, bize (hallerinizden bir çok) haberler vermişdir. (Bundan sonraki) hareketinizi de Allah, Resulü ile beraber, görecekdir. (En) sonra gizliyi ve aşikârı bilen (Allah) a döndürüleceksiniz de O, size, neler yapıyordunuz, (hepsini) haber verecekdir.
- İbni Kesir: Kendilerine döndüğünüz vakit de size özür beyan ederler. De ki: Özür dilemeyin. Size katiyyen inanmıyorum. Doğrusu Allah, bize haberlerinizi bildirmiştir. Allah da, Rasulü de amellerimizi görecektir. Sonra hepiniz, görüleni de görülmeyeni de bilene döndürüleceksiniz. O, size neler yaptığınızı haber verecektir.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Onlara döndüğünüz zaman size mazeret beyan edeceklerdir. De ki: «Mazerette bulunmayınız, elbette size inanmayacağızdır. Muhakkak ki, Allah Teâlâ sizin bir kısım hallerinizden bizi haberdar buyurdu ve sizin amellerinizi Allah Teâlâ ve Peygamberi görecektir. Sonra gizliyi de, âşikâreyi de bilene döndürüleceksiniz. Artık o da neler yapmış olduklarını size haber verecektir.»
- Tefhim-ul Kuran: Onlara geri döndüğünüzde size özür belirttiler. De ki: «Özür belirtmeyiniz, size kesin olarak inanmıyoruz. Allah bize, sizin durumunuzu haber vermiştir. Yaptıklarınızı Allah görecektir, O´nun Resulü de. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilene döndürüleceksiniz ve O, yapmakta olduklarınızı size haber verecektir.»
Resim yüklenemedi.