Your browser doesn’t support HTML5 audio
وَإِذْ صَرَفْنَآ إِلَيْكَ نَفَرًا مِّنَ ٱلْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ ٱلْقُرْءَانَ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُوٓا۟ أَنصِتُوا۟ ۖ فَلَمَّا قُضِىَ وَلَّوْا۟ إِلَىٰ قَوْمِهِم مُّنذِرِينَ
Ve iz sarefnâ ileyke neferen minel cinni yestemiûnel kur’ân(kur’âne), fe lemmâ hadarûhu kâlû ensıtû, fe lemmâ kudıye vellev ilâ kavmihim munzirîn(munzirîne).
Hani Kur’an’ı dinlemek üzere cinlerden bir grubu sana yöneltmiştik. Onlar, onun huzuruna gelince birbirlerine, “Susun!” dediler. Kur’an’ın okunması bitince de uyarıcı olarak kavimlerine döndüler.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- bir zaman
- وَإِذْ
- yöneltmiştik
- صَرَفْنَا
- ص ر ف
- sana
- إِلَيْكَ
- bir topluluğu
- نَفَرًا
- ن ف ر
- -den
- مِنَ
- cinler-
- الْجِنِّ
- ج ن ن
- dinlemek üzere
- يَسْتَمِعُونَ
- س م ع
- Kur’an
- الْقُرْانَ
- ق ر ا
- zaman
- فَلَمَّا
- ona geldikleri
- حَضَرُوهُ
- ح ض ر
- dediler
- قَالُوا
- ق و ل
- susun (dinleyin)
- أَنْصِتُوا
- ن ص ت
- zaman da
- فَلَمَّا
- bitirildiği
- قُضِيَ
- ق ض ي
- döndüler
- وَلَّوْا
- و ل ي
- إِلَىٰ
- kavimlerine
- قَوْمِهِمْ
- ق و م
- uyarıcılar olarak
- مُنْذِرِينَ
- ن ذ ر
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Hani Kur’an’ı dinlemek üzere cinlerden bir grubu sana yöneltmiştik. Onlar, onun huzuruna gelince birbirlerine, “Susun!” dediler. Kur’an’ın okunması bitince de uyarıcı olarak kavimlerine döndüler.
- Diyanet Vakfı: Hani cinlerden bir gurubu, Kur´an´ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Kur´an´ı dinlemeye hazır olunca (birbirlerine) «Susun» demişler, Kur´an´ın okunması bitince uyarıcılar olarak kavimlerine dönmüşlerdi.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Bir de şu vakti anlat, hani cinlerden bir takımını Kur´an dinlemek üzere sana göndermiştik. Onu dinlemeye geldiklerinde: «Susun, dinleyin!» dediler. (Dinleme) bitirilince de dönüp uyarmak üzere kavimlerine gittiler.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Ey Muhammed! Hani biz cinlerden bir grubu Kur´ân´ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Onlar Kur´ân´ı dinlemek için hazır bulundukları zaman birbirlerine «susun» dediler. Kur´ân´ın okunması bitince de birer uyarıcı olarak kavimlerine döndüler.
- Ali Fikri Yavuz: Hatırla ki, cinlerden (on kişiye yakın) bir grubu, Kur’an dinlemek üzere sana yollamıştık. Vakta ki, Kur’an’ın huzuruna vardılar. (Birbirlerine): “- Susun, dinleyin” dediler. Sonra (Hz. Peygamber tarafından okunmakta olan Kur’an) bitirildiği vakit de (cinler Peygambere ve Kur’an’a iman getirerek) döndüler, (hem iman’a davet, hem de iman getirmiyenleri) korkutmak üzere kavimlerine gittiler.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Bir de şu vaktı anlat ki: Cinlerden bir takımını Kur´an dinlemek üzere sana sevketmiştik, bu suretle vaktâ ki ona hâzır oldular, susun dinleyin dediler, sonra bitirildiği vakıt da döndüler, inzar etmek üzere kavımlarına gittiler
- Fizilal-il Kuran: Bir zamanlar cinlerden bir topluluğu Kur´an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Ona geldiklerinde «Susun dinleyin» dediler. Kur´an okuması bitince uyarıcılar olarak kavimlerine döndüler.
- Hasan Basri Çantay: Yâdet o zamanı ki cinlerden bir taaifeyi Kur´an dinlemeleri için sana (doğru) çevirmişdik. İşte bunlar onun huzuuruna gelince (birbirine) «Susun (dinleyin)» demişler, (okunması) bitirilince de (kendilerini azâb ile) korkutmıya me´mur olarak kavmlerine dönmüşlerdi.
- İbni Kesir: Hani Kur´an dinlesinler diye sana cinlerden bir taife yöneltmiştik. Hazır olunca demişlerdi ki: Susun. Kur´an tamam olunca da her biri birer uyarıcı olarak kavimlerine dönmüşlerdi.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Ve o zamanı da yâd et ki, cinlerden bir zümreyi Kur´an´ı dinlemeleri için sana göndermiştik. Vaktâ ki, ona hazır oldular, dediler ki: «Susun! (dinleyin).» Vaktâ ki, tilâveti nihâyet buldu, kendi kavimlerine korkutucular olarak dönüp gittiler.
- Tefhim-ul Kuran: Hani cinlerden birkaçını, Kur´an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Böylece onun huzuruna geldikleri zaman, dediler ki: «Kulak verin;» sonra (dinleme işi) bitirilince de kendi kavimlerine (birer) uyarıcı korkutucular olarak döndüler.
Resim yüklenemedi.