Your browser doesn’t support HTML5 audio
فَإِنْ حَآجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِىَ لِلَّهِ وَمَنِ ٱتَّبَعَنِ ۗ وَقُل لِّلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْأُمِّيِّۦنَ ءَأَسْلَمْتُمْ ۚ فَإِنْ أَسْلَمُوا۟ فَقَدِ ٱهْتَدَوا۟ ۖ وَّإِن تَوَلَّوْا۟ فَإِنَّمَا عَلَيْكَ ٱلْبَلَٰغُ ۗ وَٱللَّهُ بَصِيرٌۢ بِٱلْعِبَادِ
Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi).
Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah’a teslim ettim.” Kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere de ki: “Siz de İslâm’ı kabul ettiniz mi?” Eğer İslâm’a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah, kullarını hakkıyla görendir.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- eğer
- فَإِنْ
- seninle tartışmaya girişirlerse
- حَاجُّوكَ
- ح ج ج
- de ki
- فَقُلْ
- ق و ل
- ben teslim ettim
- أَسْلَمْتُ
- س ل م
- özümü
- وَجْهِيَ
- و ج ه
- Allah’a
- لِلَّهِ
- ve kimseler
- وَمَنِ
- bana uyan
- اتَّبَعَنِ
- ت ب ع
- ve de ki
- وَقُلْ
- ق و ل
- kendilerine
- لِلَّذِينَ
- verilenlere
- أُوتُوا
- ا ت ي
- Kitap
- الْكِتَابَ
- ك ت ب
- ve ümmilere
- وَالْأُمِّيِّينَ
- ا م م
- Siz de İslam (teslim) oldunuz mu?
- أَأَسْلَمْتُمْ
- س ل م
- eğer
- فَإِنْ
- İslam olurlarsa
- أَسْلَمُوا
- س ل م
- muhakkak
- فَقَدِ
- doğru yolu bulmuşlardır
- اهْتَدَوْا
- ه د ي
- yok eğer
- وَإِنْ
- dönerlerse
- تَوَلَّوْا
- و ل ي
- artık
- فَإِنَّمَا
- sana düşen
- عَلَيْكَ
- sadece duyurmaktır
- الْبَلَاغُ
- ب ل غ
- Allah
- وَاللَّهُ
- görmektedir
- بَصِيرٌ
- ب ص ر
- kulları(nın yaptıkları)nı
- بِالْعِبَادِ
- ع ب د
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah’a teslim ettim.” Kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere de ki: “Siz de İslâm’ı kabul ettiniz mi?” Eğer İslâm’a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah, kullarını hakkıyla görendir.
- Diyanet Vakfı: Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki: «Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah´a teslim ettim.» Ehl-i kitaba ve ümmîlere de: «Siz de Allah´a teslim oldunuz mu?» de. Eğer teslim oldularsa doğru yolu buldular demektir. Yok eğer yüz çevirdilerse sana düşen, yalnızca duyurmaktır. Allah kullarını çok iyi görmektedir.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Buna karşı seninle tartışmaya kalkışanlara de ki: «Ben yüzümü İslam ile tertemiz Allah´a tuttum, bana uyanlar da.» O kitap verilenlerle verilmeyen ümmilere de ki: «Siz İslam´ı kabul ettiniz mi?» Eğer kavgayı kesip İslam´a girerlerse doğru yolu tutmuşlardır. Yüz çevirirlerse, sana düşen ancak tebliğdir; Allah o kulları görüyordur.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Buna karşı seninle münakayaşa kalkışırlarsa de ki: «Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah´a teslim etmişimdir». Kendilerine kitap verilenlere ve (kitap verilmeyen) ümmîlere de ki: «Siz de İslâm´ı kabul ettiniz mi?» Eğer İslâm´a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah kulları görendir.
- Ali Fikri Yavuz: Ey Rasûlüm, din işinde Yahudi ve Hristiyanlar seninle münakaşaya kalkışırlarsa şöyle de: “- Ben, bana bağlı olanlarla birlikte kendimi Allah’a teslim ettim.” Kendilerine kitap verilenlerl Arap müşriklerine de söyle: “- Siz İslâmı kabul ettiniz mi?” Eğer İslâmı kabul ederlerse muhakkak doğru yolu bulmuşlardır; yok eğer yüz çevirirlerse artık sana düşen (vazife) ancak tebliğdir. Allah, kullarının tasdiklerini de, inkârlarını da hakkıyle görücüdür.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Buna karşı seninle münakaşaya kalkışırlarsa de ki «ben: Yüzümü islâm ile tertemiz Allaha tuttum bana tabi´ olanlar da», o kitab verilenlerle verilmiyen ümmîlere de de ki: siz, «islâmı kabul ettiniz mi?» eğer nizaı keser islâma girerlerse doğru yolu tutmuşlardır, yok yüz çevirirlerse sana da düşen ancak tebliğdir, Allah görüyordur o kulları da
- Fizilal-il Kuran: Eğer seninle tartışmaya kalkışırlarsa de ki; ´Ben bana uyanlar ile birlikte tüm varlığım ile Allah´a teslim oldum.´ Kendilerine kitap verilenler ile kitapsız müşriklere ´Siz de teslim oldunuz mü?´ diye sor. Eğer teslim olurlarsa doğru yola girmiş olurlar. Eğer sırt dönerlerse sana düşen sadece duyurmaktır. Allah kullarını hakkıyle görür.
- Hasan Basri Çantay: (Habîbim) seninle mücâdele ederlerse (şöyle) de: «Ben, bana tâbi olanlarla birlikde, kendimî Allaha teslîm etmişimdir», Kendilerine Kitab verilenlerle ümmîlere (Arab müşriklerine) de deki: «Siz de İslâmı (Allaha teslîm olmayı) kabul etdiniz mi»? Eğer İslama girerlerse muhakkak doğru yolu bulurlar. Eğer yüz çevirirlerse artık sana düşen (vâzîfe) ancak tebliğdir. Allah kulları (nı) lâyıkıyle görücüdür.
- İbni Kesir: Seninle tartışmaya girişirlerse: Ben, bana uyanlarla birlikte kendimi Allah´a teslim ettim, de. Kendilerine kitab verilenler ve ümmilere: Siz de İslam oldunuz mu? de. Eğer İslam olurlarsa; doğru yola girmişlerdir. Şayet yüz çevirirlerse; sana, yalnız tebliğ etmek düşer. Ve Allah, kullarını görendir.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Artık seninle mücadelede bulunurlarsa de ki: «Ben nefsimi Allah Teâlâ´ya teslim ettim, bana tâbi olanlar da.» Ve kendilerine kitap verilmiş olanlar ile ümmîlere de de ki: «İslâmiyet´i kabul ettiniz mi?» Eğer İslâmiyet´i kabul etmişler ise şüphesiz hidâyete ermişlerdir. Ve eğer kaçınırlarsa senin üzerine lâzım gelen ancak tebliğdir. Allah Teâlâ ise kulları büsbütün görücüdür.
- Tefhim-ul Kuran: Eğer seninle çekişip tartışırlarsa, de ki: «Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allah´a teslim ettim.» Ve kendilerine kitap verilenlerle ümmilere, de ki: «Siz de teslim oldunuz mu?» Eğer teslim oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık yalnızca sana düşen duyurup bildirme (tebliğ) dir. Allah, kulları hakkıyla görendir.
Resim yüklenemedi.