Your browser doesn’t support HTML5 audio
مَا كَانَ لِبَشَرٍ أَن يُؤْتِيَهُ ٱللَّهُ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْحُكْمَ وَٱلنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا۟ عِبَادًا لِّى مِن دُونِ ٱللَّهِ وَلَٰكِن كُونُوا۟ رَبَّٰنِيِّۦنَ بِمَا كُنتُمْ تُعَلِّمُونَ ٱلْكِتَٰبَ وَبِمَا كُنتُمْ تَدْرُسُونَ
Mâ kâne li beşerin en yu’tiyehullâhul kitâbe vel hukme ven nubuvvete summe yekûle lin nâsi kûnû ıbâden lî min dûnillâhi ve lâkin kûnû rabbâniyyîne bi mâ kuntum tuallimûnel kitâbe ve bimâ kuntum tedrusûn(tedrusûne).
Allah’ın, kendisine Kitab’ı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, “Allah’ı bırakıp bana kullar olun” demesi düşünülemez. Fakat (şöyle öğüt verir:) “Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler (Allah’ın istediği örnek ve dindar kullar) olun.”
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- مَا
- mümkün değildir
- كَانَ
- ك و ن
- hiçbir insanın
- لِبَشَرٍ
- ب ش ر
- أَنْ
- ona vermesinden (sonra)
- يُؤْتِيَهُ
- ا ت ي
- Allah
- اللَّهُ
- Kitap
- الْكِتَابَ
- ك ت ب
- hüküm (hikmet)
- وَالْحُكْمَ
- ح ك م
- ve peygamberlik
- وَالنُّبُوَّةَ
- ن ب ا
- sonra (o kalksın)
- ثُمَّ
- demesi
- يَقُولَ
- ق و ل
- insanlara
- لِلنَّاسِ
- ن و س
- olun
- كُونُوا
- ك و ن
- kul(lar)
- عِبَادًا
- ع ب د
- bana
- لِي
- مِنْ
- bırakıp
- دُونِ
- د و ن
- Allah’ı
- اللَّهِ
- fakat (der ki)
- وَلَٰكِنْ
- olun
- كُونُوا
- ك و ن
- Rabbe halis kullar
- رَبَّانِيِّينَ
- ر ب ب
- şeyler gereğince
- بِمَا
- olduğunuz
- كُنْتُمْ
- ك و ن
- okuyor
- تُعَلِّمُونَ
- ع ل م
- Kitap
- الْكِتَابَ
- ك ت ب
- ve
- وَبِمَا
- olduğunuz
- كُنْتُمْ
- ك و ن
- öğretiyor
- تَدْرُسُونَ
- د ر س
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Allah’ın, kendisine Kitab’ı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, “Allah’ı bırakıp bana kullar olun” demesi düşünülemez. Fakat (şöyle öğüt verir:) “Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler (Allah’ın istediği örnek ve dindar kullar) olun.”
- Diyanet Vakfı: Hiçbir insanın, Allah´ın kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra (kalkıp) insanlara: Allah´ı bırakıp bana kul olun! demesi mümkün değildir. Bilakis (şöyle demesi gerekir): Okutmakta ve öğretmekte olduğunuz Kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar olunuz.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Allah´ın kendisine kitap, bilgi ve peygamberlik vermiş olduğu hiçbir kişinin kalkıp da insanlara: «Allah´a değil bana kul olun» diyebilme yetkisi yoktur. Ancak: «Kitabı öğretmekte ve ders alıp vermekte olmanız sebebiyle Allah yolunun erleri olunuz!» der.
- Elmalılı Hamdi Yazır: İnsanlardan hiçbir kimseye, Allah kendisine kitap, hüküm ve peygamberlik verdikten sonra, kalkıp insanlara: «Allah´ı bırakıp bana kul olun.» demesi yakışmaz. Fakat onun: «Öğrettiğiniz ve okuduğunuz kitap gereğince Rabb´e halis kullar olun» (demesi uygundur).
- Ali Fikri Yavuz: Beşerden hiç kimseye yakışmaz ki, Allah ona kitap versin, anlayış versin, peygamberlik versin de sonra insanlara şöyle desin; “- Allah’ı bırakıp bana kul olun”. Fakat öğretmekte ve ders alıp vermekte olduğunuz kitap sayesinde, bildiği ile amel eden âlimlerden olun der.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Hiç bir beşer için o salâhiyyet yoktur ki Allah ona kitab versin, hüküm versin, Peygamberlik versin de o sonra insanlara Allahdan beride bana kul olun diyebilsin, ve lâkin kitab ta´lim etmekte olduğunuz ve ders alıb vermekte bulunduğunuz için rabbanîler olunuz der
- Fizilal-il Kuran: Hiçbir insana yakışmaz ki kendisine kitap, yetki ve peygamberlik verildikten sonra insanlara dönsün de Allah´ı bırakarak bana kul olunuz´ desin; tersine ona yakışan söz; ´Okuyup öğrendiğiniz bu kitap gereğince Allah ´a kul olmayı benimseyiniz´ demektir.
- Hasan Basri Çantay: Beşerden hiç bir kimseye yakışmaz ki Allah kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği versin de sonra o, insanlara: «Allahı bırakıb da (gelin) bana kul olun.» desin. Fakat o, «öğretmekde ve okuyub okutmakda olduğunuz Kitab sayesinde Rabbaniler olun» (der).
- İbni Kesir: Hiç bir insana yakışmaz ki; Allah, kendisine kitabı, hükmü ve peygamberliği versinde sonra o, insanlara: Allah´ı bırakıp bana kullar olun, desin. Fakat: Kitabı okuyup öğrettiğinize göre Rabb´a kul olun, demek yaraşır.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Hiç bir beşer için sahih değildir ki, Allah Teâlâ ona kitap, hüküm ve nübüvvet versin de sonra o nâsa, «Allah´tan berî de bana kul olunuz,» deyiversin. Fakat, «Öğrettiğiniz ve ders alıp verdiğiniz şey sebebiyle Rabbanîler olunuz,» der.
- Tefhim-ul Kuran: Beşerden hiç kimsenin, Allah kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği versin de, sonra o, insanlara: «Allah´ı bırakıp bana kulluk edin» deme (hakkı ve yetki) si yoktur. Fakat o, «Öğretmekte olduğunuz ve ders alıp vermekte bulunduğunuz Kitaba göre Rabbânî´ler olunuz (deme görevindedir.)»
Resim yüklenemedi.