Your browser doesn’t support HTML5 audio
وَلَمَّآ أَن جَآءَتْ رُسُلُنَا لُوطًا سِىٓءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالُوا۟ لَا تَخَفْ وَلَا تَحْزَنْ ۖ إِنَّا مُنَجُّوكَ وَأَهْلَكَ إِلَّا ٱمْرَأَتَكَ كَانَتْ مِنَ ٱلْغَٰبِرِينَ
Ve lemmâ en câet rusulunâ lûtan sîe bihim ve dâka bihim zer’ân, ve kâlû lâ tehaf ve lâ tahzen, innâ muneccûke ve ehleke illemreeteke kânet minel gâbirîn(gâbirîne).
Elçilerimiz Lût’a geldiklerinde, Lût, onlar yüzünden tasalandı, onlar hakkında çaresizlik içine düştü. Elçiler ona, “Korkma, üzülme. Biz, seni ve aileni kurtaracağız. Ancak karın başka. O, geride kalıp helâk edilenlerden olacaktır.”
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- ne zaman ki
- وَلَمَّا
- أَنْ
- geldi
- جَاءَتْ
- ج ي ا
- elçilerimiz
- رُسُلُنَا
- ر س ل
- Lut’a
- لُوطًا
- fenalaştı
- سِيءَ
- س و ا
- onlar yüzünden
- بِهِمْ
- ve daraldı
- وَضَاقَ
- ض ي ق
- onlar hakkında
- بِهِمْ
- huzursuzca
- ذَرْعًا
- ذ ر ع
- ve dediler
- وَقَالُوا
- ق و ل
- لَا
- korkma
- تَخَفْ
- خ و ف
- ve ne de
- وَلَا
- üzülme
- تَحْزَنْ
- ح ز ن
- elbette biz
- إِنَّا
- seni kurtaracağız
- مُنَجُّوكَ
- ن ج و
- ve aileni
- وَأَهْلَكَ
- ا ه ل
- yalnız
- إِلَّا
- karın
- امْرَأَتَكَ
- م ر ا
- olmuştur
- كَانَتْ
- ك و ن
- -dan
- مِنَ
- kalacaklar-
- الْغَابِرِينَ
- غ ب ر
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Elçilerimiz Lût’a geldiklerinde, Lût, onlar yüzünden tasalandı, onlar hakkında çaresizlik içine düştü. Elçiler ona, “Korkma, üzülme. Biz, seni ve aileni kurtaracağız. Ancak karın başka. O, geride kalıp helâk edilenlerden olacaktır.”
- Diyanet Vakfı: Elçilerimiz Lût´a gelince, Lût onlar hakkında tasalandı ve (onları korumak için) ne yapacağını bilemedi. Ona: Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de aileni de kurtaracağız. Yalnız, (azapta) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna, dediler.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Elçilerimiz Lut´a gelince, onlar yüzünden fenalaştı ve haklarında eli kolu daraldı (bağlandı). Onlar da: «Korkma ve kederlenme; seni ve aileni kurtaracağız; ancak karın ötekilerden oldu.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Elçilerimiz Lut´a gelince, onlar hakkında tasalandı. Ve onlar(ı düşünmesi) sebebiyle takatten düştü. O´na: «Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de, aileni de kurtaracağız. Yalnız (azabda) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna» dediler.
- Ali Fikri Yavuz: Elçilerimiz (melekler) Lût’a gelince, (kavmi bunlara kötülük yapar diye korkarak) kendisine fenalık geldi; onlar yüzünden çok kederlenib takatı kesildi. Onlar dediler ki: “- Korkma ve keder etme; çünkü biz seni ve aileni kurtaracağız; ancak karın geride (helâk içinde) kalanlardan olmuştur.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Ve vaktâ ki elçilerimiz Lût´a çıkavardılar onlar yüzünden fenalaştı ve haklarında eli kolu daraldı, onlar da; korkma dediler ve keder etme, çünkü biz seni ve ehlini kurtaracağız ancak karın ötekilerden oldu
- Fizilal-il Kuran: Elçilerimiz yanına varınca Lût´un canı sıkıldı, gelişleri yüzünden telaşa kapıldı. Bunun üzerine elçilerimiz ona dediler ki; «Korkma, tasalanma. Biz seni ve yakınlarını kurtaracağız. Yalnız eşin geride kalıp azaba çarpılanlardan olacaktır.»
- Hasan Basri Çantay: Elçilerimiz Luuta gelince o, bunlar sebebiyle tasalandı, bunlar sebebiyle kolu (göğsü) daraldı. «Korkma, tasalanma, dediler, çünkü biz seni de, senin ehlini de kurtaracağız. Yalnız geride (azâbda) kalacaklardan olan karın müstesna».
- İbni Kesir: Elçilerimiz Lut´a geldiklerinde, bu yüzden o tasalandı ve çok sıkıldı. Ona dediler ki: Korkma ve tasalanma. Doğrusu biz, seni ve geride kalacaklardan olan karının dışındaki aileni kurtaracağız.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Ve o vakit ki, elçilerimiz Lût´a geldi. Onlar ile kederlendi ve onlar sebebiyle takatı darlaştı. Ve dediler ki: «Korkma ve mahzûn olma, şüphe yok ki, seni ve ehlini necâta erdireceğiz, yalnız zevcen müstesna. O geride kalanlardan oldu.»
- Tefhim-ul Kuran: Elçilerimiz Lût´a geldikleri zaman, o, bunlar dolayısıyla kötüleşti ve bunlar dolayısıyla içi daraldı. Dediler ki: «Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında, seni de, aileni de muhakkak kurtaracağız. O ise, arkada kalacak olanlardandır.»
Resim yüklenemedi.