Your browser doesn’t support HTML5 audio
وَلَمَّا جَآءَهُمْ كِتَٰبٌ مِّنْ عِندِ ٱللَّهِ مُصَدِّقٌ لِّمَا مَعَهُمْ وَكَانُوا۟ مِن قَبْلُ يَسْتَفْتِحُونَ عَلَى ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ فَلَمَّا جَآءَهُم مَّا عَرَفُوا۟ كَفَرُوا۟ بِهِۦ ۚ فَلَعْنَةُ ٱللَّهِ عَلَى ٱلْكَٰفِرِينَ
Ve lemmâ câehum kitâbun min indillâhi musaddikun limâ meahum, ve kânû min kablu yesteftihûne alellezîne keferû, fe lemmâ câehum mâ arafû keferû bihî, fe la’netullâhi alel kâfirîn(kâfirîne).
Kendilerine ellerindekini (Tevrat’ı) tasdik eden bir kitap (Kur’an) gelince onu inkâr ettiler. Oysa, daha önce (bu kitabı getirecek peygamber ile) inkârcılara (Arap müşriklerine) karşı yardım istiyorlardı. (Tevrat’tan) tanıyıp bildikleri (bu peygamber) kendilerine gelince ise onu inkâr ettiler. Allah’ın lâneti inkârcıların üzerine olsun.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- Ne zaman ki
- وَلَمَّا
- onlara geldi
- جَاءَهُمْ
- ج ي ا
- bir Kitap (Kur’an)
- كِتَابٌ
- ك ت ب
- مِنْ
- katından
- عِنْدِ
- ع ن د
- Allah
- اللَّهِ
- doğrulayıcı
- مُصَدِّقٌ
- ص د ق
- şeyi
- لِمَا
- yanlarında bulunan (Tevrat)ı
- مَعَهُمْ
- ve idiler
- وَكَانُوا
- ك و ن
- مِنْ
- daha önce
- قَبْلُ
- ق ب ل
- yardım istedikleri
- يَسْتَفْتِحُونَ
- ف ت ح
- karşı
- عَلَى
- kimselere
- الَّذِينَ
- inkar eden
- كَفَرُوا
- ك ف ر
- ne zaman
- فَلَمَّا
- kendilerine gelince
- جَاءَهُمْ
- ج ي ا
- şey
- مَا
- o bildikleri (Kur’an)
- عَرَفُوا
- ع ر ف
- inkar ettiler
- كَفَرُوا
- ك ف ر
- onu
- بِهِ
- artık la’neti
- فَلَعْنَةُ
- ل ع ن
- Allah’ın
- اللَّهِ
- üzerine olsun!
- عَلَى
- inkarcıların
- الْكَافِرِينَ
- ك ف ر
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Kendilerine ellerindekini (Tevrat’ı) tasdik eden bir kitap (Kur’an) gelince onu inkâr ettiler. Oysa, daha önce (bu kitabı getirecek peygamber ile) inkârcılara (Arap müşriklerine) karşı yardım istiyorlardı. (Tevrat’tan) tanıyıp bildikleri (bu peygamber) kendilerine gelince ise onu inkâr ettiler. Allah’ın lâneti inkârcıların üzerine olsun.
- Diyanet Vakfı: Daha önce kâfirlere karşı zafer isterlerken kendilerine Allah katından ellerindeki (Tevrat´ı) doğrulayan bir kitap gelip de (Tevrat´tan) bilip öğrendikleri gerçekler karşılarına dikilince onu inkâr ettiler. İşte Allah´ın lâneti böyle inkârcılaradır.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Yanlarındakini (Tevrat´ı) tasdik etmek üzere onlara Allah tarafından bir kitap (Kur´an) gelince; önceden inkar edenlere karşı yardım isteyip dururlarken o tanıdıkları kendilerine gelince tuttular onu inkar ettiler. Artık Allah´ın laneti kafirlerin boynuna olsun!
- Elmalılı Hamdi Yazır: Yanlarındakini tasdik etmek üzere onlara Allah katından bir kitap gelince, daha önceleri inanmayanlara karşı onunla yardım isteyip durdukları halde, o tanıdıkları kendilerine gelince, bu sefer kendileri onu inkâr ettiler. İşte bundan dolayı Allah´ın laneti kâfirleredir.
- Ali Fikri Yavuz: Vaktâ ki onlara (Yahudî’lere), Allah katında beraberlerindekini (Tevrat’ı iman esaslarında) tasdîk eden Kur’an geldi, (bunu tanımadılar); halbuki Kur’an gelmeden önce, (bu yahudîler, arap müşrikleri ile mücadelelerinde zor duruma düştükleri zaman: Tevrat’da anılan âhir zaman Peygamberi gelseydi de bize yardım etseydi diye) o müşriklere karşı (Allah’dan) imdat diliyorlardı. İşte o (Tevrat’da vasfını) bildikleri (Peygamber) onlara gelince, onu inkâr ettiler. Artık Allah’ın lâneti o kâfirler üzerine olsun...
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Yanlarındakini tasdıklamak üzere onlara Allah tarafından bir kitab gelince önceden küfredenlere karşı istimdad edib dururlarken o tanıdıkları kendilerine gelince tuttular ona küfrettiler imdi Allahın lâneti kâfirlerin boynuna
- Fizilal-il Kuran: Onlara Allah katından elleri altındaki Tevrat´ı onaylayan bir kitap (Kur´an) gelince - ki, daha önce kâfirlere karşı zafer kazanmak istedikleri halde ötedenberi bilip durdukları bu kitap kendilerine gelince- onu inkâr ettiler. Allah´ın lâneti kâfirlerin üzerinedir.
- Hasan Basri Çantay: Vaktaki onlara Allah katından nezdlerinde bulunan (Tevrat) ı tasdıyk edici (ve doğrultucu) bir Kitab (Kur´an) geldi, ki daha evvel küfredenlerin (Arab müşriklerinin) aleyhine (Allahdan böyle bir) feth istiyorlardı, işte (Tevrâtın şehâdet ve saraahatiyle) tanıdıkları o şey (Kur´an) kendilerine gelince ona (hasedlerinden ve mevki´ hırsından dolayı) küfretdiler. Artık Allahın lâ´neti o kâfirlerin tepesine.
- İbni Kesir: Ne zaman ki; Allah´ın katından, kendilerinde olanı tasdik eden kitab geldi, onlar bundan önceki küfredenlere karşı kendilerine yardım gelmesini beklerlerken, bildikleri gelince onu inkar ettiler. Allah´ın la´neti kafirlerin üzerinedir.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Vaktâ ki onlara taraf-ı ilâhîden yanlarındakini musaddık olan bir kitap geldi, halbuki evvelce kâfirlere karşı fetih ve nusret isterlerdi. Fakat o bildikleri şey kendilerine gelince onu inkar ettiler. Artık Allah´ın lâneti kâfirler üzerinedir.
- Tefhim-ul Kuran: Allah katından yanlarında olan (Tevrat) ı doğrulayıcı bir Kitap geldiği zaman, -ki bundan önce küfredenlere karşı fetih istiyorlardı- işte bilip tanıdıkları gelince, onu inkâr ettiler. Artık Allah´ın laneti kâfirlerin üzerinedir.
Resim yüklenemedi.