Your browser doesn’t support HTML5 audio
وَأَنتَ حِلٌّۢ بِهَٰذَا ٱلْبَلَدِ
Ve ente hıllun bi hâzel beled(beledi).
(1-4) Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke’ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki, biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- ki sen
- وَأَنْتَ
- oturmaktasın
- حِلٌّ
- ح ل ل
- bu
- بِهَٰذَا
- şehirde
- الْبَلَدِ
- ب ل د
- Diyanet İşleri Başkanlığı: (1-4) Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke’ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki, biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık.
- Diyanet Vakfı: (1-4) Bu beldeye -ki sen bu beldedesin-, babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki biz, insanı (yüzyüze geleceği nice) zorluklar içinde yarattık.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Sen bu beldede oturmaktayken.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Ki sen bu beldede oturmaktasın.
- Ali Fikri Yavuz: Sen (Ey Rasûlüm), ikamet ederken bu beldede;
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Sen hıll iken bu beldede
- Fizilal-il Kuran: Ki sen bu şehre girmektesin.
- Hasan Basri Çantay: Sen bu beldeye halâl iken.
- İbni Kesir: Sen de bu beldede oturmuşsun.
- Ömer Nasuhi Bilmen: (1-2) Yemin ederim bu beldeye. Ve sen bu beldede ikamet etmektesin.
- Tefhim-ul Kuran: Ki sen, bu şehirde oturmakta iken,
Resim yüklenemedi.