Your browser doesn’t support HTML5 audio
وَمَآ أُمِرُوٓا۟ إِلَّا لِيَعْبُدُوا۟ ٱللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ ٱلدِّينَ حُنَفَآءَ وَيُقِيمُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَيُؤْتُوا۟ ٱلزَّكَوٰةَ ۚ وَذَٰلِكَ دِينُ ٱلْقَيِّمَةِ
Ve mâ umirû illâ li ya’budûllâhe muhlisîne lehud dîne hunefâe ve yukîmûs salâte ve yu’tûz zekâte ve zâlike dînul kayyimeh(kayyimeti).
Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- oysa
- وَمَا
- emredilmedi
- أُمِرُوا
- ا م ر
- dışında (bir şey)
- إِلَّا
- kulluk etmeleri
- لِيَعْبُدُوا
- ع ب د
- Allah’a
- اللَّهَ
- halis kılarak
- مُخْلِصِينَ
- خ ل ص
- kendilerine
- لَهُ
- dini
- الدِّينَ
- د ي ن
- birleyerek
- حُنَفَاءَ
- ح ن ف
- ve kılmaları
- وَيُقِيمُوا
- ق و م
- namazı
- الصَّلَاةَ
- ص ل و
- ve vermeleri
- وَيُؤْتُوا
- ا ت ي
- zekatı
- الزَّكَاةَ
- ز ك و
- işte budur
- وَذَٰلِكَ
- din
- دِينُ
- د ي ن
- doğru
- الْقَيِّمَةِ
- ق و م
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.
- Diyanet Vakfı: Halbuki onlara ancak, dini yalnız O´na has kılarak ve hanifler olarak Allah´a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Oysa onlar, hakka tapan, Allah´ı birleyiciler olarak dini yalnızca Allah´a tahsis edip Allah´a ibadet etsinler, namazı dosdoğru kılsınlar ve zekatı versinler diye emrolunmuşlardı ancak. İşte odur dosdoğru din!
- Elmalılı Hamdi Yazır: Halbuki onlar, dini sadece Allah´a tahsis ederek, Allah´ı birleyerek, ancak Allah´a ibadet etmekle, namazı kılmakla ve zekatı vermekle emrolunmuşlardır. İşte dosdoğru din budur.
- Ali Fikri Yavuz: Halbuki onlar, ancak Allah’a, O’nun dininde ihlâs sahibleri olarak, diğer bâtıl dinlerden İslâm’a yönelerek ibadet etsinler, namazı gereği üzre kılsınlar ve zekâtı versinler diye emrolunmuşlardı. İşte bu emredildikleri şey, dosdoğru hak dindir.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Halbuki onlar ancak şununla emr olunmuşlardı: hakperest müvahhid (hanîfler) olarak dîni Allah için halis kılarak yalnız Allaha ıbadet etsinler ve namazı dürüst kılsınlar ve zekâtı versinler ve odur «dîni kayyime»
- Fizilal-il Kuran: Oysa onlar, doğruya yönelerek, dini yalnız Allah´a has kılarak O´na kulluk etmek, namazı kılmak ve zekatı vermekle emrolunmuşlardı. Dosdoğru olan din de budur.
- Hasan Basri Çantay: Halbuki onlar Allaha, Onun dîninde ihlâs (ve samîmiyyet) erbabı ve muvahhidler olarak, ibâdet etmelerinden, namazı dosdoğru kılmalarından, zekâtı vermelerinden başkasıyle emr olunmamışlardı. En doğru dîn de bu idi.
- İbni Kesir: Halbuki onlar; doğruya yönelerek, dini yalnız Allah´a tahsis ederek O´na kulluk etmek, namazı kılmak ve zekatı vermekle emrolunmuşlardı. En doğru din de işte budur.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Halbuki, onlar emrolunmadılar, ancak dinde ihlas sahipleri, muvahhidler olarak ibadet etsinler ve namazı dosdoğru kılsınlar ve zekâtı versinler (diye emrolunmuşlardır). Ve işte en doğru din de budur.
- Tefhim-ul Kuran: Oysa onlar, dini yalnızca O´na halis kılan hanifler (Allah´ı birleyenler) olarak sadece Allah´a kulluk etmek, namazı dosdoğru kılmak ve zekâtı vermekten başkasıyla emrolunmadılar. İşte en doğru (dimdik ve sapasağlam olan) din budur.