Mâide 1:
Ey iman edenler! Sözleşmeleri yerine getirin. İhramlı iken avlanmayı helal saymamanız şartıyla, çeşitli hayvanlar size helal kılındı. Ancak haram oldukları size okunacak olanlar müstesna. Şüphesiz Allah dilediği hükmü verir.
Mâide 2:
Ey iman edenler! Allah´ın alâmetlerine, haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklarına ve Rablerinden lutuf ve rıza bekleyerek Kabe´ye yönelenlere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid - i Haram´dan çevirdiklerinden dolayı bir topluma karşı olan kininiz, sizi saldırıya sevk etmesin. İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah´tan korkun. Çünkü Allah´ın azabı çetindir.
Mâide 3:
Leş, kan, domuz eti, Allah´tan başkasının adı anılarak kesilen; boğulmuş, vurulmuş, yukardan düşmüş, boynuzlanmış, canavar yırtmış olup da canlı iken kesmedikleriniz; dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı. Bunların hepsi doğru yoldan çıkmaktır. Bugün kâfirler, dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâmı beğendim. Kim açlıktan daralır, günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir.
Mâide 4:
Sana, kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: «Size iyi ve temiz şeyler helal kılındı.» Allah´ın size öğrettiğinden öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların sizin için tuttuklarını yiyin ve üzerine Allah´ın adını anın (besmele çekin), Allah´tan korkun. Muhakkak Allah, hesabı çabuk görendir.
Mâide 5:
Bugün size iyi ve temiz şeyler helal kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helal olduğu gibi, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Ve müminlerden iffetli hür kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden namuslu hür kadınlar, zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın, namuslu bir şekilde mehirlerini ödediğiniz takdirde, size helâldir. Her kim imanı inkâr ederse, ameli boşa gitmiş olur ve o, ahirette zarara uğrayanlardandır.
Mâide 6:
Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin, iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz temizlenin. Hasta iseniz, yahut yolculukta iseniz, yahut biriniz abdest bozmaktan gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, su da bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin. Bunun için de yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshedin. Allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve şükredesiniz diye de üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor.
Mâide 7:
Allah´ın, üzerinizdeki nimetini ve «İşittik, itaat ettik» dediğinizde sizden aldığı ve kendisiyle sizi bağladığı ahdini hatırlayın. Allah´tan korkun, çünkü Allah göğüslerin özünü çok iyi bilir.
Mâide 8:
Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevketmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah´tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
Mâide 9:
Allah, iman edenlere ve salih amel işleyenlere şöyle vaad etmiştir: Onlar için mağfiret ve büyük bir mükafat vardır.
Mâide 10:
İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar, cehennemliktirler.
Mâide 11:
Ey iman edenler! Allah´ın size olan nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk size el uzatmaya (tecavüze) yeltenmişti de, O (Allah) onların ellerini sizden çekmişti. Allah´tan korkun. Müminler yalnız Allah´a dayansınlar.
Mâide 12:
Allah, İsrailoğularından söz almıştı. İçlerinden on iki müfettiş göndermiştik... Allah şöyle demişti: « Ben, muhakkak sizinle beraberim. Namazı dosdoğru kıldığınız, zekatı verdiğiniz, peygamberlerime iman ettiğiniz ve onlara yardımda bulunduğunuz, (mallarınızı) Allah yolunda güzelce sarfettiğiniz takdirde, günahlarınızı mutlaka örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere korum. Fakat sizden her kim de, bundan sonra küfrederse, dosdoğru yoldan sapmış olur.
Mâide 13:
Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalblerini katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar. Uyarıldıkları şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden pek azı hariç, daima onlardan hainlik görürsün. Yine de onları affet, aldırma. Çünkü Allah güzel davrananları sever.
Mâide 14:
«Biz hıristiyanız» diyenlerden de söz almıştık. Onlar da kendilerine hatırlatılan şeylerin çoğunu unutmuşlardı. Biz de onların arasına, kıyamete kadar sürecek kin ve düşmanlık soktuk. Allah, ne yapmış olduklarını onlara elbette haber verecektir.
Mâide 15:
Ey kitap ehli! Kitaptan gizlemiş olduğunuz şeylerin çoğunu açıklayan, çoğundan da vazgeçen peygamberimiz size geldi. Ayrıca size, Allah´tan bir nur ve apaçık bir kitap da gelmiştir.
Mâide 16:
Allah o kitabla rızasına uygun hareket edenleri selamet yollarına iletir. Onları izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola sevk eder.
Mâide 17:
Muhakkak ki, «Allah, ancak Meryemoğlu İsa Mesih´tir» diyenler kâfir olmuşlardır. (Onlara) de ki: « Allah, Meryemoğlu İsa Mesih´i, anasını ve bütün yeryüzündekileri helak etmek istese O´na kim engel olabilir?» Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti sadece Allah´a aittir. O, dilediğini yaratır. Allah, her şeye kadirdir.
Mâide 18:
Yahudiler ve hıristiyanlar, «Biz Allah´ın oğulları ve sevgilileriyiz» dediler. De ki: « O halde niçin günahlarınızdan ötürü (Allah ) size azab ediyor?» Hayır, siz de O´nun yaratıklarından birer insansınız. O dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin mülkü Allah´ındır. Nihayet dönüş de O´nadır.
Mâide 19:
Ey kitap ehli! Peygamberlerin arasının kesildiği bir sırada size Resulümüz geldi, gerçekleri açıklıyor ki, (yarın kıyamet gününde): «Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi» demeyiniz. İşte müjdeleyici ve uyarıcı geldi. Allah, her şeye kadirdir.
Mâide 20:
Musa kavmine şöyle demişti: «Ey kavmim! Allah´ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. O, içinizden peygamberler çıkardı. Sizi hükümdarlar yaptı. Ve âlemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi.»
Mâide 21:
«Ey kavmim, Allah´ın size yazdığı kutsal toprağa girin, geriye dönmeyin, yoksa kayba uğrarsınız.»
Mâide 22:
Onlar da: «Ey Musa! Orada zorba bir kavim var. Onlar oradan çıkmadıkça biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, şüphesiz biz de gireriz» dediler.
Mâide 23:
Allah´tan korkan ve Allah´ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle dedi: «Onların üzerlerine kapıdan girin. Oradan girerseniz muhakkak galip gelirsiniz. Eğer layıkıyla inanıyorsanız yalnız Allah´a dayanın.»
Mâide 24:
Kavmi Musa´ya: «Ey Musa! Onlar orada olduğu sürece biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabb´in gidin savaşın. Biz burada oturacağız» dediler.
Mâide 25:
Musa: «Ey Rabbim! Ben, kendimle kardeşimden başkasına söz geçiremiyorum, artık bizimle bu fâsık kavmin arasını ayır» dedi.
Mâide 26:
Allah Musa´ya şöyle dedi: «Kırk sene o mukaddes yer onlara haram kılınmıştır. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. O fâsık kavim için üzülme!».
Mâide 27:
Onlara Âdem´in iki oğluyla ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen, ötekine):» Seni öldüreceğim» demişti. Diğeri ise şöyle demişti: «Allah, yalnız kendisinden korkanlardan kabul eder».
Mâide 28:
«Allah´a yemin ederim ki, sen beni öldürmek için bana el uzatsan da, ben seni öldürmek için sana el uzatacak değilim, ben âlemlerin Rabb´i olan Allah´tan korkarım.
Mâide 29:
«Ben isterim ki sen, benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip ateş halkından olasın! Zalimlerin cezası budur».
Mâide 30:
Bunun üzerine kurbanı kabul edilmeyenin nefsi kendisini, kardeşini öldürmeye teşvik etti ve onu öldürdü. Böylece zarara uğrayanlardan oldu.
Mâide 31:
Derken Allah bir karga gönderdi, ona kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için toprağı eşeliyordu. «Yazıklar olsun bana, şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten âciz miyim ben?» dedi ve pişman olanlardan oldu.
Mâide 32:
Bunun içindir ki, İsrâiloğulları´na: «Kim, bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir nefsin yaşamasına sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi olur» hükmünü yazdık (farz kıldık). Şüphesiz ki onlara peygamberlerimiz açık delillerle geldiler. Yine de bundan sonra onların birçoğu yeryüzünde aşırı gitmektedirler.
Mâide 33:
Allah ve Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır.
Mâide 34:
Ancak kendilerini yakalamanızdan önce tevbe edenler başka. Bilin ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
Mâide 35:
Ey inananlar, Allah´tan korkun, O´na yaklaşmaya yol arayın ve O´nun yolunda cihad edin ki, kurtuluşa eresiniz.
Mâide 36:
Bütün yeryüzündekiler ve bir o kadarı daha inkâr edenlerin olsa, bunlar kıyamet gününün azabından kurtulmak için hepsini fidye olarak verseler yine onlardan kabul edilmez. Onlar için can yakıcı bir azap vardır.
Mâide 37:
Cehennem ateşinden çıkmak isterler. Ama oradan çıkacak değillerdir. Onlar için devamlı bir azap vardır.
Mâide 38:
Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah´dan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah daima üstündür, hikmet sahibidir.
Mâide 39:
Kim yaptığı haksızlıktan sonra tevbe eder, halini düzeltirse, şüphesiz Allah, onun tevbesini kabul eder. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir.
Mâide 40:
Göklerin ve yerin mülkünün Allah´a ait olduğunu, dilediğine azap edip dilediğini de bağışladığını bilmedin mi? Allah herşeye kâdirdir.
Mâide 41:
Ey peygamber, ağızlarıyla «inandık» deyip, kalbleriyle inanmamış olanlardan ve yahudilerden küfürde yarış edenler seni üzmesin. Onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen diğer bir topluluğa kulak verirler, kelimeleri yerlerinden değiştirirler, «eğer size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının» derler. Allah birini şaşırtmak isterse, sen onun için Allah´a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar öyle kimselerdir ki, Allah, onların kalblerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada rezillik var ve yine onlar için ahirette de büyük bir azab vardır.
Mâide 42:
Onlar, yalana çok kulak verirler ve çok haram yerler. Eğer sana gelirlerse, ister aralarında hükmet, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen, sana hiçbir zarar veremezler. Eğer aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz Allah, adaletli davrananları sever.
Mâide 43:
İçinde Allah´ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken seni nasıl hakem yapıyorlar da ondan sonra da dönüveriyorlar? Onlar inanıcı değillerdir.
Mâide 44:
İçinde hidayet ve nûr bulunan Tevrat´ı, elbette biz indirdik. Müslüman olan peygamberler, yahudiler hakkında hükmederler, kendilerini Tanrıya adamış zâhitler, âlimler de, Allah´ın kitabını korumakla görevlendirildiklerinden (onunla hüküm verirler) ve onun Allah´ın kitabı olduğuna şahitlik ederlerdi. İnsanlardan korkmayın, benden korkun, âyetlerimi az bir paraya satmayın. Kim Allah´ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.
Mâide 45:
Biz Tevrat´ta onlara, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralara karşılıklı kısas (ödeşme) yazdık. Bununla beraber kim kısas hakkını bağışlarsa, bu kendi günahlarına keffaret olur. Ve kim Allah´ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.
Mâide 46:
O peygamberlerin ardından, yanlarındaki Tevrat´ı doğrulayıcı olarak Meryemoğlu İsa´yı gönderdik ve ona içinde hidayet ve nur olan, kendinden önceki Tevrat´ı tasdik eden ve Allah´dan korkanlar için bir hidayet rehberi ve bir öğüt olan İncil´i verdik.
Mâide 47:
İncil ehli de Allah´ın ona indirdikleriyle hükmetsinler. Kim, Allah´ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar fâsıkların ta kendileridir.
Mâide 48:
Sana da (ey Muhammed) geçmiş kitapları tasdik eden ve onları kollayıp koruyan Kitab (Kur´ân)ı hak ile indirdik. Onların aralarında Allah´ın indirdiği ile hükmet. Onların arzu ve heveslerine uyarak, sana gelen haktan sapma. Biz, herbiriniz için bir şeriat ve yol belirledik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı, fakat size verdiklerinde sizi denemek istedi. Öyleyse iyiliklere koşun. Hepinizin dönüşü Allah´adır. O, ihtilafa düştüğünüz şeyleri size haber verir.
Mâide 49:
Aralarında Allah´ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Allah´ın sana indirdiğinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın. Eğer Allah´ın hükmünden yüzçevirirlerse, bil ki Allah, bir kısım günahları sebebiyle onları musibete uğratmak istiyor. Muhakkak ki insanların çoğu yoldan çıkanlardır.
Mâide 50:
Yoksa cahiliyye hükmünü mü arıyorlar? kesinlikle bilen bir toplum için Allah´tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?
Mâide 51:
Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez.
Mâide 52:
Kalblerinde hastalık bulunanların: «Bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz» diyerek, onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih ihsan eder veya katından bir emir (iş) getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.
Mâide 53:
İman edenler: «Sizinle beraber olduklarına dair, Allah´a bütün güçleriyle yemin edenler bunlar mı?» derler. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir ve kaybedenlerden olmuşlardır.
Mâide 54:
Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah´ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah´ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir.
Mâide 55:
Sizin asıl dostunuz Allah´tır, O´nun Resulüdür ve namazlarını kılan zekatlarını veren ve rükû eden müminlerdir.
Mâide 56:
Kim Allah´ı, O´nun Resulünü ve müminleri dost edinirse, (iyi bilsin ki) Allah´ın taraftarları galip geleceklerdir.
Mâide 57:
Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve kâfirlerden, dininizi alay ve eğlence konusu yapanları dost edinmeyin. Eğer (gerçekten) iman ediyorsanız, Allah´dan gereğince korkun.
Mâide 58:
Namaza çağırdığınız zaman, onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu onların, akıllarını kullanmayan bir toplum olmalarından dolayıdır.
Mâide 59:
De ki: «Ey kitap ehli! Sadece Allah´a, bize indirilene ve bizden önce indirilene inandığımız için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Oysa çoğunuz yoldan çıkmışlarsınız».
Mâide 60:
De ki: «Allah katında cezaya çarptırılma bakımından bunlardan daha kötüsünü size haber vereyim mi? Allah, kimlere lanet etmiş ve gazabına uğratmışsa; kimlerden maymunlar, domuzlar ve şeytana tapanlar yapmışsa, işte bunların makamı daha kötüdür ve onlar düz yoldan daha çok sapmışlardır».
Mâide 61:
Onlar, size geldikleri zaman, «iman ettik» dediler. Oysa yanınıza kâfir olarak girip, kâfir olarak çıkmışlardır. Allah, onların gizlediklerini çok iyi bilir.
Mâide 62:
Onlardan çoğunu, günah işlemede, düşmanlıkta ve haram yemede yarış ederken görürsün. Bu yaptıkları şeyler ne kötüdür!
Mâide 63:
Gerçek dindarların ve din bilginlerinin, onları günah olan bir söz söylemekten ve haram yemekten men etmeleri gerekmez miydi? Yaptıkları şey ne kötüdür!
Mâide 64:
Yahudiler, «Allah´ın eli çok sıkıdır» dediler. Söyledikleri söz sebebiyle onların elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! Aksine Allah´ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, Rabbinden sana indirilen, onların çoğunun azgınlığını ve küfrünü azdırıyor. Biz, onların aralarına tâ kıyamete kadar düşmanlık ve kin atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozğunculuğa koşarlar. Şüphesiz Allah bozguncuları sevmez.
Mâide 65:
Eğer kitap ehli iman etmiş ve layıkıyla korunmuş olsalardı, onların kötülüklerini örter, nimeti bol olan cennetlere koyardık.
Mâide 66:
Eğer onlar, Tevrat´ı, İncil´i ve kendilerine indirileni gereğince uygulasalardı, hem üstlerindeki, hem de ayaklarının altındaki (nimetlerden bol bol) yerlerdi. Onların arasında ılımlı bir grup da vardı. Böyle olmakla beraber onların çoğunun yaptıkları ne kadar kötüdür!
Mâide 67:
Ey şanlı Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O´nun peygamberlik görevini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah, kâfirler toplumunu doğru yola iletmez.
Mâide 68:
De ki: «Ey kitap ehli! Tevrat´ı, İncil´i ve Rabbinizden size indirileni uygulamadıkça bir esas üzerinde değilsiniz. Şüphesiz ki, Rabbinden sana indirilenler, onların çoğunun azgınlığını ve inkârını artıracaktır. Şu halde kâfir olan bir toplum için üzülme!
Mâide 69:
Muhakkak ki inananlar, yahudiler, sabiiler ve hıristiyanlardan kim Allah´a ve ahiret gününe iman eder ve güzel amel işlerse, onlar için bir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.
Mâide 70:
Andolsun biz, İsrailoğulları´ndan söz aldık ve onlara peygamberler gönderdik. Fakat ne zaman onlara bir peygamber nefislerinin hoşlanmadığı bir şey getirmişse, bunlardan bir kısmını yalanlamışlar, bir kısmını da öldürmüşlerdir.
Mâide 71:
Onlar, bir fitne kopmayacak sandılar, kör ve sağır kesildiler. Sonra Allah onların tevbesini kabul etti. Sonra yine onların çoğu kör, sağır kesildiler. Allah, onların yaptıklarını görüyor.
Mâide 72:
Andolsun, «Allah, Meryem´in oğlu Mesih´tir» diyenler elbette kâfir olmuşlardır. Oysa Mesih onlara: «Ey İsrailoğulları, hem benim, hem de sizin Rabbiniz olan Allah´a ibadet edin. Kim Allah´a ortak koşarsa, şüphesiz Allah ona cenneti haram kılmıştır ve onun varacağı yer cehenemdir. Zalimlerin yardımcıları da yoktur» demişti.
Mâide 73:
«Allah, üçün üçüncüsüdür» diyenler elbette kâfir olmuşlardır. Oysa tek ilâhtan başka ilâh yoktur. Eğer söylediklerinden vazgeçmezlerse, elbette onlardan inkâr edenlere acı bir azap dokunacaktır.
Mâide 74:
Hâlâ Allah´a tevbe edip O´ndan af dilemiyorlar mı? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Mâide 75:
Meryem´in oğlu Mesih (İsa), sadece bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Anası da dosdoğru bir kadındır. Her ikisi de yemek yerlerdi. Bak onlara âyetleri nasıl açıklıyoruz. Sonra yine bak nasıl yüz çeviriyorlar!
Mâide 76:
De ki: «Allah´ı bırakıp da size ne zarar, ne de fayda vermeye gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah işitendir, bilendir».
Mâide 77:
De ki: «Ey kitap ehli! Dininizde haksız yere aşırı gitmeyin. Daha önce sapmış, birçoklarını da saptırmış ve böylece doğru yolu kaybetmiş bir kavmin keyiflerine uymayın».
Mâide 78:
İsrailoğulları´ndan küfredenler, Davud ve Meryem´in oğlu İsa diliyle lanetlenmişlerdir. Bu, onların isyan etmeleri ve aşırı gitmeleri yüzündendi.
Mâide 79:
Onlar, yaptıkları kötülüklerden vazgeçmiyorlardı. Yaptıkları şey ne kötü idi.
Mâide 80:
Onlardan birçoğunun kâfirleri dost edindiklerini görürsün. Nefislerinin kendilerine sunduğu şey ne kadar kötüdür! Allah onlara gazabetmiştir. Onlar ebedî olarak azap içinde kalacaklardır.
Mâide 81:
Eğer onlar, Allah´a, Peygamber´e ve ona indirilen Kur´ân´a inanmış olsalardı, kâfirleri dost tutmazlardı. Fakat onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
Mâide 82:
İman edenlere karşı düşmanlık yönünden insanların en şiddetlisi olarak yahudileri ve Allah´a ortak koşanları bulursun. Ve yine iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: «Biz hıristiyanlarız» diyenleri bulursun. Çünkü onların içlerinde keşişler ve rahipler vardır. Ve onlar büyüklük taslamazlar.
Mâide 83:
Peygamber´e indirilen (Kur´ân)i dinledikleri zaman, onun hak olduğunu öğrendiklerinden dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Onlar: « Ey Rabb´imiz iman ettik, bizi de şahitlerden yaz» derler.
Mâide 84:
«Hem biz Rabb´imizin bizi iyi kişilerle birlikte (cennete) sokmasını arzulayıp dururken, neden Allah´a ve hak olarak bize gelen şeylere inanmayalım!».
Mâide 85:
Böyle demeleri sebebiyle Allah onları altlarından ırmaklar akan cennetlerle mükafatlandırmıştır. Orada ebedî olarak kalacaklardır. İşte iyilik yapanların mükafatı budur.
Mâide 86:
İnkar edip âyetlerimizi yalanlayanlar da cehennem ehlidir.
Mâide 87:
Ey iman edenler! Allah´ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram saymayın. Ve aşırı da gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.
Mâide 88:
Allah´ın size verdiği rızıklardan helal ve temiz olarak yeyin ve inandığınız Allah´tan korkun.
Mâide 89:
Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir köle azad etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar ki, şükredesiniz.
Mâide 90:
Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz.
Mâide 91:
Şeytan, içki ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah´ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?
Mâide 92:
Allah´a itaat edin, Peygamber´e de itaat edin. Kötülüklerden sakının. Eğer yüz çevirirseniz, biliniz ki, Peygamber´imize düşen sadece apaçık tebliğdir.
Mâide 93:
İman edip salih amel işleyenler, Allah´tan korktukları, imanlarında sebat ettikleri, salih amel işlemeye devam ettikleri, sonra Allah´tan sakındıkları, imanlarından ayrılmadıkları, yine Allah´tan korktukları ve iyilikte bulundukları müddetçe, daha önce yediklerinden dolayı kendilerine bir günah yoktur. Allah iyilikte bulunanları sever.
Mâide 94:
Ey iman edenler! Allah sizi ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği bir avla dener ki, gizlide kendisinden korkanları meydana çıkarsın. Kim bundan sonra saldırıda bulunursa onun için acı bir azab vardır.
Mâide 95:
Ey iman edenler, ihramlı iken av hayvanı öldürmeyin. İçinizden kim kasten onu öldürürse, yaptığı işin vebalini tatması için, öldürdüğü hayvanın dengi ona cezadır ki, Kâbe´ye ulaşacak bir kurban olmak üzere buna yine içinizden iki adaletli kişi hükmeder; yahut (ceza olmak üzere) bir keffarettir ki, ya o nisbette fakirleri doyurmak, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kim de bu suçu tekrarlarsa, Allah ondan intikamını alır. Allah daima gâliptir, intikam sahibidir.
Mâide 96:
Size ve yolculara yiyecek olmak üzere, deniz avı ve onu yemek helal kılındı. Kara avı ise, ihramlı olduğunuz müddetçe size haram edilmiştir. Huzurunda toplanacağınız Allah´tan korkun.
Mâide 97:
Allah, Kâbe´yi, o Beyt - i haram´ı, haram ayı, kurbanı ve (kurbanlardaki) gerdanlıkları insanlar için bir nizam kıldı. Bu, Allah´ın göklerde ve yerde olan herşeyi bildiğini ve Allah´ın herşeyi hakkıyle bilici olduğunu sizin de bilmeniz içindir.
Mâide 98:
İyi bilin ki Allah, hem cezası çok şiddetli olandır, hem de çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.
Mâide 99:
Peygamber´in üzerine düşen sadece duyurmadır. Allah, açıkladıklarınızı da gizlediklerinizi de bilir.
Mâide 100:
De ki: «Pis olan şeyle temiz olan şey bir olmaz, pis olanın çokluğu hoşuna gitse bile». Ey selim akıl sahipleri Allah´tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.
Mâide 101:
Ey iman edenler! Açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek olan şeylerden sormayın. Eğer onları Kur´ân indirilirken sorarsanız size açıklanır. Halbuki Allah onlardan geçmiştir. Allah çok bağışlayan ve çok yumuşak davranandır.
Mâide 102:
Sizden önce gelen bir kavim bunları sormuştu da sonra inkâr etmişti.
Mâide 103:
Allah, ne «bahîre»yi, ne «sâibe»yi, ne «vesile»yi ve ne de «hâm»ı meşru kılmıştır. Fakat küfredenler, Allah´a yalan iftira etmektedirler. Onların çoğunun akılları ermez.
Mâide 104:
Onlara: «Allah´ın indirdiği (kitabı)ne ve peygamber´e gelin» dendiği zaman: «Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter» derler. Ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolu da bulamayan kimseler olsa da mı?
Mâide 105:
Ey inananlar, kendinize dikkat edin. Siz doğru yolda olduğunuz takdirde doğru yoldan sapanlar size zarar veremezler. Hepinizin dönüşü Allah´adır. Yaptıklarınızı size O haber verecektir.
Mâide 106:
Ey iman edenler! İçinizden birine ölüm (emareleri) geldiği zaman, vasiyet sırasında aranızdaki şahitliğin hükmü, kendi içinizden iki adaletli şahit, yahut yeryüzünde yolculuğa çıkmış iseniz, ölüm (emareleri de) size gelip çatmışsa, sizden olmayan diğer iki şahit tutmaktır. Eğer (bunlardan) şüpheye düşerseniz, namazdan sonra onları alıkorsunuz. Onlar da Allah´a şöyle yemin ederler: «Akraba bile olsa, yemini bir çıkar karşılığı satmayacağız, Allah´ın şahitliğini gizlemeyeceğiz. Aksi halde günahkârlardan oluruz».
Mâide 107:
Eğer o iki şahidin bir günah işledikleri anlaşılırsa ölene daha yakın olan hak sahiplerinden diğer iki kişi onların yerine geçerler ve: «Bizim şahitliğimiz, önceki iki kişinin şahitliğinden daha doğrudur. Biz kimsenin hakkına tecavüz etmedik. Aksi halde biz de zalimlerden olurduk» diye Allah´a yemin ederler.
Mâide 108:
İşte bu, şahitliklerini gerektiği gibi yapmaları, yahut yeminlerinden sonra yeminlerinin kabul edilmemesinden korkmaları için en iyi yoldur. Allah´tan korkun ve emirlerini dinleyin. Allah, doğru yoldan çıkan bir topluluğu hidayete erdirmez.
Mâide 109:
Allah, Resulleri topladığı gün: «Size ne cevap verildi?» der. «Bizim bilgimiz yok» derler, «gizlileri bilen yalnız sensin, sen!».
Mâide 110:
Allah şöyle diyecektir: «Ey Meryemoğlu İsa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Hani seni Rûhu´l- Kudüs (Cebrâil) ile desteklemiştim. Beşikteyken ve kemâle ermişken insanlarla konuşuyordun. Sana yazıyı, hikmeti, Tevrat´ı ve İncil´i öğretmiştim. İznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış ve ona üflemiştin, o da iznimle kuş olmuştu. Anadan doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle iyileştirmiştin. Ölüleri iznimle (hayata) çıkarmıştın. İsrailoğulları´na âyetlerle geldiğin ve onlardan inkâr edenlerin: «Bu ancak apaçık bir sihirdir» dedikleri zaman seni, onlardan korumuştum.
Mâide 111:
Hani Havarilere: « Bana ve Resulüme iman edin» diye ilham etmiştim. Onlar da: «İman ettik, bizim şüphesiz müslümanlar olduğumuza şahit ol» demişlerdi.
Mâide 112:
Havariler: «Ey Meryemoğlu İsa, Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?» dediler. İsa da: «İnanıyorsanız Allah´tan korkun» dedi.
Mâide 113:
Havâriler: «İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalblerimiz iyice yatışsın, senin bize doğru söylediğini bilelim ve bunu bizzat görenlerden olalım» dediler.
Mâide 114:
Meryemoğlu İsa da: «Allah´ım, Rabbımız, bizim üzerimize gökten bir sofra indir ki, bizim için, önce ve sonra gelenlerimiz için bir bayram ve senden bir mucize olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın!» dedi.
Mâide 115:
Allah buyurdu ki: «Ben onu size indireceğim. Fakat bundan sonra içinizden kim inkâr ederse, ben ona âlemlerden hiç kimseye yapmayacağım bir azabı yaparım.»
Mâide 116:
Ve Allah demişti ki: «Ey Meryemoğlu İsa, sen mi insanlara: ´Beni ve annemi, Allah´tan başka iki tanrı edinin´ dedin?». «Hâşâ, dedi, sen yücesin, benim için gerçek olmayan birşeyi söylemem bana yakışmaz. Eğer demiş olsam, sen bunu bilirsin, sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben ise senin nefsinde olanı bilmem, çünkü gaybları bilen yalnız sensin, sen!».
Mâide 117:
«Ben onlara sadece, senin bana emrettiklerini söyledim. Benim ve sizin Rabbınız olan Allah´a kulluk edin, dedim. Aralarında olduğum müddetçe onlara şahit idim, fakat sen beni vefat ettirince onları gözetleyen yalnız sen oldun. Sen herşeyi görensin.
Mâide 118:
«Eğer onlara azab edersen, onlar senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan, şüphesiz sen daima üstünsün, hikmet sahibisin».
Mâide 119:
Allah buyurdu ki: «Bu, sadıklara doğruluklarının fayda sağladığı gündür. Onlar için altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır». Allah onlardan razı olmuş, onlar da O´ndan razı olmuşlardır. İşte büyük kurtuluş budur.
Mâide 120:
Göklerin, yerin ve bunlarda bulunan herşeyin mülkü Allah´ındır. O herşeye kâdirdir.