Yûnus 1:
Elif, Lâm, Râ. İşte bunlar o hikmetli kitabın âyetleridir.
Yûnus 2:
İnsanları (eğri yolun sonundan) korkut, inananlara Rableri nezdindeki yüksek makamları müjdele, diye içlerinden bir adama vahyimizi göndermemiz onlara tuhaf mı geldi? Kâfirler: «Hiç şüphesiz bu besbelli bir sihirbaz.» dediler.
Yûnus 3:
Rabbiniz o Allah´dır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra arş üzerine istiva etti (onu hükmü altına aldı), işi tedbir eyliyor. O´nun izni olmaksızın hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte Rabbiniz olan Allah budur. O´na ibadet ediniz! Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?
Yûnus 4:
Dönüşünüz hep O´nadır. Allah´ın vaadi haktır. Herşeyi ilk baştan yaratan O´dur. Sonra iman edip salih amel işleyenleri hak ettikleri ölçüde mükâfatlandırmak için geri döndürecek olan yine O´dur. Kâfirlere de inkâr ettikleri için kaynar sudan bir içki ve acıklı bir azap vardır.
Yûnus 5:
O Allah´dır ki, senelerin sayısını ve hesabını bilesiniz diye güneşi bir ışık, ayı da bir nur yaptı. Ve aya menziller tayin etti. Allah bunu hak olarak yarattı. O, bilecek olan bir kavim için âyetlerini ayrıntılı olarak açıklar.
Yûnus 6:
Elbette gece ile gündüzün birbiri ardınca değişip durmasında ve Allah´ın göklerde ve yerde yarattıklarında sakınan bir kavim için bir çok delil vardır.
Yûnus 7:
Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olup onunla tatmin bulanlar ve bizim âyetlerimizden gafil olanlar da vardır muhakkak.
Yûnus 8:
İşte bunların kendi elleriyle ettikleri yüzünden varacakları yer cehennemdir.
Yûnus 9:
Hiç şüphesiz iman edip salih ameller işleyenleri, imanlarından dolayı Rableri hidayete erdirir. Naîm cennetlerinde altlarından ırmaklar akar durur.
Yûnus 10:
Onların oradaki duaları: «Allahım, sen yücelerden yücesin»; sağlık dilekleri «selâm», dualarının sonu da «Âlemlerin Rabbi Allah´a hamdolsun.» diye şükretmek olacaktır.
Yûnus 11:
Eğer Allah, insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi, şerri de alelacele verseydi, onların hemen ecellerini getiriverirdi. Fakat bize kavuşmayı ummayanları kendi hallerine bırakırız da azgınlıkları içinde bocalayıp giderler.
Yûnus 12:
İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman, gerek yan yatarken, gerek otururken, gerek dikilirken bize dua eder. Kendisinden sıkıntısını gideriverdik mi sanki kendisine dokunan o sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi aldırmadan geçer gider. İşte o aşırı gidenlere yaptıkları şeyler böyle güzel gelir.
Yûnus 13:
Andolsun ki, sizden önceki devirlerin bir çok kavmini, peygamberleri kendilerine bir çok belge ile geldikleri halde zulmettikleri ve imana gelmedikleri için helak ettik. İşte günahkârlar topluluğunu biz böyle cezalandırırız.
Yûnus 14:
Sonra onların ardından sizi yeryüzüne halifeler yaptık ki, bakalım nasıl ameller işleyeceksiniz.
Yûnus 15:
Böyle iken, âyetlerimiz, kesin birer belge olarak kendilerine okunduğu zaman, o bizimle karşılaşmayı ummayanlar, «Bundan başka bir Kur´ân getir veya bunu değiştir.» dediler. De ki, «Onu kendiliğimden değiştiremem, benim açımdan bu olacak bir şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Rabbime isyan edersem, şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım.»
Yûnus 16:
De ki, «Eğer Allah dileseydi ben onu size okumazdım. O da onu hiçbir şekilde size bildirmezdi. Bilirsiniz ki, ben sizin içinizde bundan önce yıllarca bulundum. Siz hâlâ aklınızı başınıza toplamayacak mısınız?»
Yûnus 17:
Artık bir yalanı Allah´a iftira eden veya O´nun âyetlerini inkar edenden daha zalim kim olabilir? Hiç şüphesiz o mücrimler iflah olmayacaklar.
Yûnus 18:
Allah´ı bırakıyorlar da, kendilerine ne fayda, ne de zarar verebilecek olan şeylere tapıyorlar ve «Bunlar bizim Allah katında şefaatçilerimizdir.» diyorlar. De ki, «Siz Allah´a göklerde ve yerde O´nun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?» Allah onların ortak koştukları şeylerin hepsinden münezzehtir.
Yûnus 19:
İnsanlar, aslında bir tek ümmet idiler, sonra ihtilafa düşüp ayrı ayrı oldular. Eğer Rabbinden bir karar çıkmamış olsa idi, ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında şimdiye kadar aralarında çoktan hüküm verilmiş olurdu.
Yûnus 20:
Bir de «Ona Rabbinden daha başka bir âyet indirilse ya!» diyorlar. De ki: «Gaybı bilmek ancak Allah´a mahsustur, bekleyiniz bakalım, ben de sizinle beraber bekleyeceğim şüphesiz.»
Yûnus 21:
İnsanlara dokunan bir sıkıntıdan sonra kendilerine bir rahmet tattırdığımız zaman, âyetlerimiz hakkında derhal bir takım hilekârlıklara girişirler. De ki: «Allah´ın hilesi daha çabuktur. Haberiniz olsun ki elçilerimiz yaptığınız hileleri yazıp duruyorlar».
Yûnus 22:
Sizi karada ve denizde gezdirip dolaştıran O´dur. Hatta gemilerde bulunduğunuz ve o gemiler, içindekilerle beraber hoş bir esinti ile akıp gittikleri ve tam keyiflendikleri sırada o gemilere şiddetli bir fırtına gelir çatar ve her taraftan onlara dalgalar gelmeye başlar. Bütünüyle kuşatılıp artık bittiklerini sanırlar. İşte o vakit tam ihlas ile Allah´a yalvarır ve dindar olurlar: «Eğer bizi buradan kurtarırsan, andolsun ki, şükredenlerden olacağız.» derler.
Yûnus 23:
Sonra Allah onları oradan kurtarır, kurtulur kurtulmaz yeryüzünde çeşitli taşkınlıklara başlarlar. Ey insanlar taşkınlığınız sırf kendi zararınızadır. Şu değersiz dünya hayatının bir süre tadını çıkarınız, sonra nasıl olsa dönüp bize geleceksiniz. Biz de bütün yaptıklarınızı tek tek size haber vereceğiz.
Yûnus 24:
Dünya hayatının misali şöyledir: Gökten indirdiğimiz su ile, insanların ve hayvanların yediği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü süslerini takınıp süslendiği ve sahipleri kendilerini ona gücü yeter sandıkları bir sırada, geceleyin veya gündüzün, ona emrimiz gelivermiştir, ansızın ona öyle bir tırpan atıvermişiz de sanki bir gün önce orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluvermiştir. Düşünen bir kavim için âyetlerimizi işte böyle açıklarız.
Yûnus 25:
Allah, selamet yurduna çağırıyor ve dilediğini de doğru yola hidayet ediyor.
Yûnus 26:
İyi iş, güzel amel yapanlara daha güzeli ve daha fazlasıyla karşılık vardır. Yüzlerine ne kara bulaşır, ne de aşağılanırlar. Cennet ehli işte bunlardır. Orada ebedî kalacaklardır.
Yûnus 27:
Kötülük kazanmış olanlara gelince, kötülüğün cezası, misli kadardır. Ve onları bir aşağılık ve eziklik kaplar. Onlar için Allah´dan başka hiçbir kurtarıcı yoktur. Yüzleri karanlık gecelerden bir parçaya bürünmüş gibidir. İşte onlar cehennem ehlidir. Orada ebedî kalacaklardır.
Yûnus 28:
O gün ki, hepsini mahşere toplayacağız, sonra da o şirk koşanlara «Haydi yerlerinize! Siz de, ortak koştuklarınız da!» diyeceğiz. Artık aralarını iyice açmışız. O ortak koştukları şeyler, «Siz bize tapmıyordunuz ki.» diyecekler.
Yûnus 29:
«Şimdi sizinle bizim aramızda şahit olarak Allah yeter. Sizin bize ibadet ettiğinizden bizim haberimiz yoktur» (diyecekler).
Yûnus 30:
İşte burada herkes geçmişte yaptığını bulacak. Ve gerçek mevlaları olan Allah´a döndürülecekler. İftira edip uydurdukları şeyler de kendilerinden büsbütün uzaklaşıp gidecek.
Yûnus 31:
De ki, «size gökten ve yerden kim rızık veriyor? O, kulaklara ve gözlere hükmeden kim? Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran kim? İşleri idare eden kim?» Hemen «Allah´dır» diyecekler. De ki, «O halde Allah´a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?»
Yûnus 32:
İşte o Allah sizin gerçek Rabbinizdir. Gerçeğin dışında sapıklıktan başka ne vardır? O halde haktan nasıl çevriliyorsunuz?
Yûnus 33:
Hak dinden çıkmış fasıklara Rabbinin kelimesi şöyle gerçekleşti: Onlar artık imana gelmezler.
Yûnus 34:
De ki: «Allah´a eş tuttuğunuz ortaklarınızdan, önce yaratıp, sonra da onu çevirip yeniden diriltecek var mı?» De ki, «Önce yaratıp, sonra da onu yeniden yaratacak olan Allah´dır. O halde nasıl yoldan saptırılıyor, döndürülüyorsunuz?»
Yûnus 35:
De ki, «Ortak koştuklarınızdan doğru yolu gösterecek olan var mıdır?» De ki: «Allah, hak olan doğru yola hidayet eder. O halde doğru yola hidayet eden mi kendisine uyulmaya daha layıktır, yoksa kendisine yol gösterilmeyince onu bulamayan mı daha layıktır. O halde ne oluyorsunuz? Nasıl hükmediyorsunuz?»
Yûnus 36:
Onların birçoğu zandan başka bir şeye uymaz. Zan ise haktan hiç bir şeyin yerini tutmaz. Şüphesiz ki, Allah onların ne yaptıklarını bilir.
Yûnus 37:
Bu Kur´ân, Allah´dan başkası tarafından uydurulamaz, lâkin kendinden önceki kitapları tasdik eder ve o kitabı (levh-i mahfuzu) ayrıntılı olarak açıklar. Onda şüphe edilecek hiç bir şey yoktur. Âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir.
Yûnus 38:
«Onu o (peygamber) uydurdu» mu diyorlar? De ki; «Haydi siz de onun gibi bir sûre getirin ve Allah´dan başka, çağırabileceğiniz kim varsa onu da yardıma çağırın. Eğer sözünüzde sadık iseniz (bunu yapın).
Yûnus 39:
Hayır. Onlar bilgileriyle kavrayamadıkları, te´vili de kendilerine hiç gelmemiş olan bir şeyi yalan saydılar. Bunlardan önce gelip geçenler de yine böyle inkâr etmişlerdi, amma bak zalimlerin akıbeti nasıl oldu.
Yûnus 40:
Onlardan ona (Kur´ân´a) inanacaklar da var, inanmayacaklar da var. Rabbin fesatçıları en iyi bilendir.
Yûnus 41:
Eğer seni inkâr etmeyi sürdürürlerse, de ki; «Benim amelim bana, sizin ameliniz de size aittir. Benim yapacağım sizi ilgilendirmez, sizin yapacağınız da beni ilgilendirmez.»
Yûnus 42:
İçlerinden seni dinlemeye gelenler de var. Sen, sağırlara, üstelik akılsız da olanlara dinletebilir misin?
Yûnus 43:
İçlerinden sana bakanlar da var. Fakat sen, körlere, üstelik basiretleri de yoksa hidayet edip yol gösterebilecek misin?
Yûnus 44:
Şurası kesindir ki Allah, insanlara zerre kadar zulmetmez. Ne var ki, insanlar kendi kendilerine zulmedip duruyorlar.
Yûnus 45:
Allah´ın onları haşredip toplayacağı günde, sanki onlar dünyada gündüz bir parça kalmışlar da aralarında tanışmışlar gibi olacak. Allah´ın huzuruna çıkacaklarına inanmamış ve doğru yolu tutmamış olanlar hiç şüphesiz en büyük ziyana uğramış olacaklar.
Yûnus 46:
Onlara vaad ettiğimizin bir kısmını sana göstersek de, göstermeden seni vefat ettirsek de, sonunda onların dönüşü bize olacak. Sonra onların ne yapacaklarına Allah şahit olacaktır.
Yûnus 47:
Her ümmetin bir peygamberi vardır. O peygamberleri gelince aralarında adaletle hüküm verilir. Onlar hiç zulüm görmezler.
Yûnus 48:
Onlar, «Eğer doğru söylüyorsanız bu vaad ne zaman yerine gelecek?» diyorlar.
Yûnus 49:
De ki, «Ben, Allah´ın dilediğinin dışında kendi kendime ne bir zarar ne bir fayda verebilirim». Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince artık ne bir an geri, ne bir an ileri gidebilirler.
Yûnus 50:
De ki: «O´nun azabı size geceleyin uykuda veya güpe gündüz gelecek olsa, ne dersiniz? Günahkârların onu alelacele istemeleri için ne sebep vardır?»
Yûnus 51:
Bu azap meydana geldikten sonra mı iman edeceksiniz, yoksa şimdi mi? Halbuki onun çarçabuk gelmesini istiyordunuz.
Yûnus 52:
Sonra o zulüm yapanlara «Tadın bakalım şu ebedi azabı!» denilecek. Vaktiyle kazandığınızdan başkası ile mi cezalandırılacaksınız?»
Yûnus 53:
«O azap gerçek mi?» diye sana soruyorlar. De ki; «Evet. Rabbim hakkı için o kesin bir gerçektir. Ve siz bundan yakayı kurtaramazsınız.»
Yûnus 54:
Zulüm yapmış olan herkes, azabı görünce yeryüzündeki her şeyin sahibi olsa da, (o azaptan kurtulmak için) hepsini feda ederdi. Ve içten içe pişmanlık duyardı. Fakat aralarında adaletle hüküm verilir ve hiçbirine zulüm yapılmaz.
Yûnus 55:
Haberiniz olsun ki, göklerde ve yerde ne varsa Allah´ındır. Açın gözünüzü, Allah´ın vaadi muhakkak ki, haktır, gerçektir. Lâkin onların çoğu bunu bilmezler.
Yûnus 56:
O, hem can veren, hem can alandır. Ve hepiniz O´na döndürülüp götürüleceksiniz.
Yûnus 57:
Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa, müminlere bir hidayet ve rahmet geldi.
Yûnus 58:
De ki, «Allah´ın ihsanıyla ve rahmetiyle, yalnızca bunlarla sevinç duysunlar. Bu, onların biriktirip durduklarından daha hayırlıdır.»
Yûnus 59:
De ki, «Baksanıza, Allah sizin için nice rızıklar indirdi, siz onlardan bir kısmını haram, bir kısmını helâl yaptınız». De ki, «Size Allah mı izin verdi, yoksa siz Allah´a iftira mı ediyorsunuz?»
Yûnus 60:
Allah´a yalanı iftira edenler kıyamet gününü ne sanıyorlar? Allah, insanlara çok ihsanda bulunmuştur, lâkin insanların çoğu şükretmezler.
Yûnus 61:
Hangi işi yaparsan yap, Kur´ân´dan ne okursan oku, ne işte çalışırsan çalış, unutmayın ki, siz ona dalıp gitmişken, biz sizin üzerinizde şahidiz. Ne yerde, ne de gökte zerre kadar hiç bir şey Rabbinin gözünden kaçmaz. Ne zerreden daha küçük, ne de ondan daha büyük! Ancak bunların hepsi apaçık bir kitaptadır.
Yûnus 62:
Açın gözünüzü! Allah´ın dostları üzerine ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar.
Yûnus 63:
Onlar ki, iman etmişler ve Allah´a karşı gelmekten sakınmışlardır.
Yûnus 64:
Onlara dünya hayatında da, ahiret hayatında da müjdeler vardır. Allah´ın sözlerinde değişiklik yoktur. İşte bu en büyük kurtuluştur.
Yûnus 65:
Habibim, onların lafları seni üzmesin. Çünkü şan ve şeref bütünüyle Allah´ındır. O her şeyi işitiyor, hepsini görüyor.
Yûnus 66:
Açın gözünüzü! Göklerde kim var, yerde kim varsa hep Allah´ındır. Allah´dan başkasına tapanlar dahi, Allah´a ortak koştuklarına uymuş olmuyorlar, ancak zanna uymuş oluyorlar. Ve yalandan başka bir şey söylemiyorlar.
Yûnus 67:
O, öyle bir Allah´dır ki, içinde dinlenesiniz diye sizin için geceyi, göresiniz diye de gündüzü yaptı. Elbette bunda söz dinleyecek olan bir kavim için âyetler (ibretler) vardır.
Yûnus 68:
Dediler ki: «Allah, kendine çocuk edindi». O, böyle şeylerden münezzehtir. O, müstağnidir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O´nundur. Bu hususta elinizde hiç bir delil yoktur. Allah´a karşı bilmediğiniz bir şeyi neden söylüyorsunuz?
Yûnus 69:
De ki: Allah´a iftira edenler elbette felah bulmazlar.
Yûnus 70:
Dünyadaki zevkler çabuk biter. Sonra dönüşleri bize olacaktır. Daha sonra da inkâr ettiklerinden dolayı o çetin azabı biz onlara tattıracağız.
Yûnus 71:
Bir de onlara Nuh´un kıssasını oku: Hani o bir zamanlar kavmine demişti ki: «Ey kavmim, eğer benim aranızda duruşum ve Allah´ın âyetleriyle öğüt verişim size ağır geliyorsa, şunu bilin ki, ben yalnızca Allah´a dayanmışımdır, artık siz ve ortaklarınız her ne yapacaksanız toplanıp bütün gücünüzle karar veriniz. Sonra bu işiniz size dert olmasın. Sonra bana ne yapacaksanız yapın, bana mühlet de vermeyin».
Yûnus 72:
Eğer yüz çevirirseniz çevirin, ben de sizden bir ücret istemedim ya! Benim mükafatımı ancak Allah verir. Ve ben O´nun emrine boyun eğen müslümanlardan olmakla emrolundum.
Yûnus 73:
Buna rağmen yine de onu inkâr ettiler. Biz de onu ve gemide kendisiyle beraber olanları kurtardık. Ve onları yeryüzüne halifeler yaptık. Âyetlerimizi inkâr edenleri ise suda boğduk. Bak işte uyarılanların akıbeti nasıl oldu.
Yûnus 74:
Sonra onun arkasından birçok peygamberleri kavimlerine gönderdik. Onlara açık mucizelerle geldiler. Fakat onlar bir defa yalan dediklerine sonuna kadar bir türlü inanmadılar. İşte biz, haddi aşanların kalblerini böyle mühürleriz.
Yûnus 75:
Sonra bunların arkasından Musa ile Harun´u âyetlerimizle Firavun´a ve cemaatine gönderdik. İman etmeyi kibirlerine yediremediler ve günahkâr bir kavim oldular.
Yûnus 76:
Kendilerine tarafımızdan hak gelince, «Muhakkak ki bu, apaçık bir sihirdir.» dediler.
Yûnus 77:
Musa dedi ki, «Size hak gelince, ona böyle mi diyorsunuz? Bu sihir midir?» Halbuki sihirbazlar iflah olmazlar.
Yûnus 78:
Dediler ki: «Sen bizi, atalarımızdan kalan yoldan çeviresin de yeryüzünde saltanat ikinizin olsun diye mi geldin? Biz ikinize de inanmayız».
Yûnus 79:
Firavun da: «Bana bütün bilgili sihirbazları toplayıp getirin!» dedi.
Yûnus 80:
Sihirbazlar gelince, Musa onlara: «Ortaya ne atacaksanız atın!» dedi.
Yûnus 81:
Onlar ortaya atınca Musa dedi ki, «Sizin yaptığınız şey sihirdir. Muhakkak ki, Allah onu iptal edecektir. Şüphe yok ki, Allah fesatçıların işlerini düze çıkarmaz.»
Yûnus 82:
Allah, hakkın hak ve gerçek olduğunu kelimeleriyle ispat eder, günahkârların hoşuna gitmese de
Yûnus 83:
Firavun ve adamlarının kendilerini belaya uğratacağı korkusundan dolayı Musa´ya kendi kavminin bir oymağından başka kimse iman etmedi. Çünkü orada Firavun çok üstün idi ve o kesinlikle aşırı giden taşkınlardandı.
Yûnus 84:
Musa dedi ki: «Ey kavmim! Siz gerçekten Allah´a iman ettinizse, O´na samimiyetle teslim olan müslümanlardan oldunuzsa artık O´na güvenin!»
Yûnus 85:
Onlar da: «Biz Allah´a güvendik. Ey Rabbimiz, bizi o zalim kavmin fitnesine uğratma!» dediler.
Yûnus 86:
«Bizi rahmetinle o kâfir kavmin elinden kurtar!»
Yûnus 87:
Biz Musa ile kardeşine şöyle vahyettik: «Kavminiz için Mısır´da birtakım evler hazırlayın ve evlerinizi kıbleye karşı yapın ve namazı kılın ve müminlere müjde verin.»
Yûnus 88:
Musa dedi: «Ey Rabbimiz! Sen Firavun´a ve adamlarına şu dünya hayatında göz kamaştırıcı zenginlik ve bol bol servet verdin. Ey Rabbimiz! Senin yolundan saptırsınlar diye mi? Ey Rabbimiz! Onların mallarını sil süpür ve kalblerine sıkıntı düşür. Çünkü onlar o acıklı azabı görmedikçe iman etmeyecekler.»
Yûnus 89:
Allah buyurdu: «Her ikinizin de duası kesinlikle kabul olundu. Siz yine doğru ve dürüst olmaya devam edin. Kendini bilmeyenlerin yoluna sakın uymayın.»
Yûnus 90:
Ve sonra İsrailoğulları´nı denizden aşırdık. Firavun, düşmanca saldırmak için derhal adamlarını ve askerlerini arkalarına düşürdü. Ta ki, suda boğulmaya başlayınca «İnandım, gerçekten de İsrailoğulları´nın iman ettiğinden başka tanrı yoktur. Ben de ona teslim olanlardanım.» dedi.
Yûnus 91:
Şimdi mi? Oysa bundan önce hep isyan etmiştin ve fesatçılardan idin.
Yûnus 92:
Biz de bugün senin bedenini arkandan gelenlere bir ibret olsun diye kurtaracağız. Bununla beraber, insanların birçoğu âyetlerimizden yine de gafildirler.
Yûnus 93:
Gerçekten İsrailoğulları´nı çok güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara hoş nimetlerden rızıklar verdik. Anlaşmazlığa düşmeleri de kendilerine ilim geldikten sonra oldu. Şüphe yok ki, Rabbin, o anlaşmazlığa düştükleri konularda kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
Yûnus 94:
Sana indirdiklerimizde herhangi bir şüpheye düşersen, senden önce kitap okuyanlara sor. Andolsun ki, sana Rabbinden hak gelmiştir. Sakın şüphe edenlerden olma!
Yûnus 95:
Ve sakın Allah´ın âyetlerini inkar edenlerden olma, sonra hüsrana uğrayanlardan olursun.
Yûnus 96:
Doğrusu, aleyhlerinde Rabbinin hükmü kesinleşmiş olanlar imana gelmezler.
Yûnus 97:
Onlara bütün mucizeler hep birden gelse, yine de o acıklı azabı görünceye kadar inanmazlar.
Yûnus 98:
Fakat o vakit iman edip de imanları kendilerine fayda vermiş bir kasaba olsaydı? Ancak Yunus´un kavmi iman ettikleri vakit, dünya hayatında o rezillik azabını üzerlerinden kaldırmış ve bir süre onları rahata kavuşturmuştuk.
Yûnus 99:
Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzünde kim varsa hepsi toptan iman ederlerdi. O halde insanları hep mümin olsunlar diye sen mi zorlayacaksın?
Yûnus 100:
Allah´ın izni olmadıkça hiçbir kişinin iman etmesi mümkün değildir. Akıllarını kullanmayanlar üzerine Allah bir uğursuzluk yükler.
Yûnus 101:
De ki: «Göklerde ve yerde olup bitenlere dikkatle bakın!» Fakat o uyarmalar ve o âyetler, iman etmeyen bir kavme fayda vermez ki!
Yûnus 102:
Onlar, kendilerinden önce gelmiş geçmiş olanların uğradıkları felaket günleri gibisinden başkasını mı bekliyorlar? De ki, «Bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerden olacağım.»
Yûnus 103:
Sonra biz, peygamberlerimizi ve iman edenleri kurtarırız. İşte biz böyleyiz. Müminleri kurtarmak üzerimize düşen bir görevdir.
Yûnus 104:
De ki: «Ey insanlar! Eğer benim dinimde bir şüpheniz varsa, şunu bilin ki, Allah´ı bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam. Lâkin sizin de canınızı alacak olan Allah´a taparım. Bana müminlerden olmam emredilmiştir».
Yûnus 106:
«Ve Allah´dan başka, sana faydası da, zararı da dokunmayacak olan şeylere yalvarma! Eğer yalvarırsan, o zaman hiç şüphesiz sen zalimlerden olursun.»
Yûnus 107:
Ve eğer Allah, sana bir zarar dokunduracak olursa, onu O´ndan başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır dilerse, o zaman da O´nun hayrını engelleyebilecek kimse yoktur. O, lütfunu dilediği kuluna nasip eder. Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.
Yûnus 108:
De ki: «Ey insanlar! İşte size Rabbinizden hak geldi. Artık kim hidayeti kabul ederse kendi canı için kabul etmiş olur. Kim sapıklık ederse kendi zararına sapıklık etmiş olur. Ve ben sizin üzerinize vekil değilim.»
Yûnus 109:
Sana vahyolunana uy! Ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. Çünkü O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.