Your browser doesn’t support HTML5 audio
قَالُوا۟ فَأْتُوا۟ بِهِۦ عَلَىٰٓ أَعْيُنِ ٱلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَشْهَدُونَ
Kâlû fe’tû bihî alâ a’yunin nâsi leallehum yeşhedûn(yeşhedûne).
(Bir kısmı da) “O hâlde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki (bu konuda) şahitlik ederler” dediler.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- dediler
- قَالُوا
- ق و ل
- getirin
- فَأْتُوا
- ا ت ي
- onu
- بِهِ
- önüne
- عَلَىٰ
- gözü
- أَعْيُنِ
- ع ي ن
- insanların
- النَّاسِ
- ن و س
- böylece onlar
- لَعَلَّهُمْ
- tanık olsunlar
- يَشْهَدُونَ
- ش ه د
- Diyanet İşleri Başkanlığı: (Bir kısmı da) “O hâlde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki (bu konuda) şahitlik ederler” dediler.
- Diyanet Vakfı: O halde, dediler, onu hemen insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik ederler.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): hadi onu halkın gözleri önüne getirin, belki (onlar da aleyhinde) şehadet ederler.» dediler.
- Elmalılı Hamdi Yazır: «O halde onu insanların gözleri önüne getirin, olur ki (aleyhinde) şahidlik ederler» dediler.
- Ali Fikri Yavuz: (Nemrud ve kavminin ileri gelenleri şöyle) dediler: “- Öyle ise, onu insanların gözleri önüne getirin, belki (yaptığı işe) şahidlik ederler.”
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Haydin dediler: getirin onu nâsın gözleri önüne belki şehadet ederler
- Fizilal-il Kuran: O halde onu yakalayıp halkın karşısına getiriniz ki, herkes bu suçunun tanığı olsun dediler.
- Hasan Basri Çantay: Dediler: «O halde onu insanların gözleri önüne getirin. Olur ki onlar da (aleyhinde) şâhidlik ederler».
- İbni Kesir: Dediler ki: O halde bunların şahidlik edebilmeleri için onu insanların gözleri önüne getirin.
- Ömer Nasuhi Bilmen: «Haydin dediler. O´nu nâsın gözleri önüne getiriniz; umulur ki onlar şehâdette bulunurlar.»
- Tefhim-ul Kuran: Dediler ki: «Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar.»
Resim yüklenemedi.