Your browser doesn’t support HTML5 audio
إِنَّهَا سَآءَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا
İnnehâ sâet mustekarren ve mukâmâ(mukâmen).
“Şüphesiz, ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası.”
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- orası
- إِنَّهَا
- ne kötü
- سَاءَتْ
- س و ا
- bir karargahtır
- مُسْتَقَرًّا
- ق ر ر
- ve bir makamdır
- وَمُقَامًا
- ق و م
- Diyanet İşleri Başkanlığı: “Şüphesiz, ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası.”
- Diyanet Vakfı: Orası cidden ne kötü bir yerleşme ve ikamet yeridir!
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Gerçekten o ne kötü durulacak bir yer; ne kötü bir ikametgah!» derler.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Orası cidden ne kötü bir uğrak, ne kötü bir konaktır.
- Ali Fikri Yavuz: Doğrusu o, ne kötü bir karargâh, ne kötü makamdır!”
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Filhakıka o ne kötü makarr, ne kötü makam
- Fizilal-il Kuran: Orası ne fena bir konut ve ne fena bir barınaktır.
- Hasan Basri Çantay: «Hakıykat o, ne kötü bir karargâh ve ikaametgâhdır».
- İbni Kesir: Muhakkak ki o, ne kötü bir karargah ve konaklama yeridir.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Filhakika o (cehennem) pek kötü bir karargâh, bir ikametgâhtır.
- Tefhim-ul Kuran: «Şüphesiz o, ne kötü bir karargâh ve ne kötü bir konaklama yeridir.»
Resim yüklenemedi.