Your browser doesn’t support HTML5 audio
فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِى وَنُذُرِ
Fe keyfe kâne azâbî ve nuzur(nuzuri).
Azabım ve uyarılarım nasılmış, (gördüler)!
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- nasıl?
- فَكَيْفَ
- ك ي ف
- oldu
- كَانَ
- ك و ن
- benim azabım
- عَذَابِي
- ع ذ ب
- ve uyarılarım
- وَنُذُرِ
- ن ذ ر
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Azabım ve uyarılarım nasılmış, (gördüler)!
- Diyanet Vakfı: Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Bak nasılmış azabım ve uyarılarım?
- Elmalılı Hamdi Yazır: Nasılmış benim azabım ve uyarım?
- Ali Fikri Yavuz: İşte (bak, Ey Rasûlüm), nasıl oldu azabım ve tehdidlerim!...
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Bak nasılmış azâbım ve inzarlarım?
- Fizilal-il Kuran: Peki benim azabım ve uyarılarım nasılmış?
- Hasan Basri Çantay: İşte benim azabım ve (bundan evvel) tehdîdlerim nice imiş(düşünün).
- İbni Kesir: İşte Benim azabım ve tehditlerim nasılmış?
- Ömer Nasuhi Bilmen: (21-22) O halde nâsıl olmuş oldu azabım ve tehditlerim? Ve kasem olsun ki, Biz Kur´an´ı düşünülmek için kolaylaştırdık, fakat düşünen var mı?
- Tefhim-ul Kuran: Şu halde benim azabım ve uyarıp korkutmam nasılmış?