Your browser doesn’t support HTML5 audio
وَقَالُوٓا۟ إِن نَّتَّبِعِ ٱلْهُدَىٰ مَعَكَ نُتَخَطَّفْ مِنْ أَرْضِنَآ ۚ أَوَلَمْ نُمَكِّن لَّهُمْ حَرَمًا ءَامِنًا يُجْبَىٰٓ إِلَيْهِ ثَمَرَٰتُ كُلِّ شَىْءٍ رِّزْقًا مِّن لَّدُنَّا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Ve kâlû in nettebiıl hudâ meake nutehattaf min ardınâ, e ve lem numekkin lehum haremen âminen yucbâ ileyhi semerâtu kulli şey’in rızkan min ledunnâ ve lâkinne ekserehum lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
Onlar, “Sizinle beraber doğru yolu tutarsak, kendi yurdumuzdan koparılıp çıkarılırız” dediler. Biz onları tarafımızdan bir rızık olarak, her türlü meyve ve mahsullerin kendisinde toplandığı, saygın ve güvenlikli bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- ve dediler ki
- وَقَالُوا
- ق و ل
- eğer
- إِنْ
- biz uyarsak
- نَتَّبِعِ
- ت ب ع
- doğru yola
- الْهُدَىٰ
- ه د ي
- seninle beraber
- مَعَكَ
- atılırız
- نُتَخَطَّفْ
- خ ط ف
- -dan
- مِنْ
- yurdumuz-
- أَرْضِنَا
- ا ر ض
- أَوَلَمْ
- biz bir mekan vermedik mi?
- نُمَكِّنْ
- م ك ن
- onlara
- لَهُمْ
- dokunulmaz
- حَرَمًا
- ح ر م
- güvenli
- امِنًا
- ا م ن
- toplanıp getirildiği
- يُجْبَىٰ
- ج ب ي
- ona
- إِلَيْهِ
- ürünlerinin
- ثَمَرَاتُ
- ث م ر
- her
- كُلِّ
- ك ل ل
- şeyin
- شَيْءٍ
- ش ي ا
- bir rızık olarak
- رِزْقًا
- ر ز ق
- مِنْ
- kendi katımızdan
- لَدُنَّا
- ل د ن
- fakat
- وَلَٰكِنَّ
- çokları
- أَكْثَرَهُمْ
- ك ث ر
- لَا
- bilmezler
- يَعْلَمُونَ
- ع ل م
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Onlar, “Sizinle beraber doğru yolu tutarsak, kendi yurdumuzdan koparılıp çıkarılırız” dediler. Biz onları tarafımızdan bir rızık olarak, her türlü meyve ve mahsullerin kendisinde toplandığı, saygın ve güvenlikli bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.
- Diyanet Vakfı: «Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız» dediler. Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme´ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Bir de: «Haklısın, ama biz doğru yolu tutup seninle birlikte olursak yerimizden yurdumuzdan olur çarpılırız.» dediler. Biz onlara kendi katımızdan bir rızık olarak her türlü ürünün taşınıp getirildiği güvenli mukaddes bir yeri mekan kılmadık mı? Fakat çoğu bilmezler.
- Elmalılı Hamdi Yazır: «Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız» dediler. Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke- i Mükerreme´ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.
- Ali Fikri Yavuz: (Kureyş’liler) dediler ki: “- (Doğrusun amma), eğer biz doğru yola (dinine) uyar, seninle beraber olursak yerimizden (Mekke’den) kovuluruz.” Tarafımızdan bir rızık olarak, onları, çeşitli bir çok mahsüllerin gelib toplanacağı emin bir Harem’de (içinde Beytullah olan hürmete değer bir yerde) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu (bunların Allah katından bir rızık olduğunu) bilmezler.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Bir de, doğrusun amma biz o doğru yolu tutar seninle beraber olursak derhal yerimizden yurdumuzdan olur çarpılırız dediler, ya biz onlara darül´emân bir haremi mekân kılmadık da mı? Ona ledünnümüzden rızk olarak her şeyin semaratı toplanacak ve lâkin ekserîsi bilmezler
- Fizilal-il Kuran: Dediler ki; «Biz seninle beraber doğru yola gelirsek yurdumuzdan atılırız.» Onları katımdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, kutlu bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.
- Hasan Basri Çantay: Dediler ki: «Biz, eğer senin maiyyetinde doğru yolu (tutub) uyarsak derhal yerimizden (yurdumuzdan olub) kapılırız». Biz onları tarafımızdan bir rızık olarak her şey´in mahsullerinin gelib toplanacağı korkusuz bir haremde yerleşdirmedik mi? Fakat onların çoğu (bu hakıykatı) bilmezler.
- İbni Kesir: Dediler ki: Seninle beraber hidayete uyacak olursak, yerimizden oluruz. Halbuki onları katımızdan bir rızık olarak her şeyin mahsulünün toplandığı emin bir haremde yerleştirmedik mi? Ama onların çoğu bilmezler.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Ve dediler ki: «Eğer seninle beraber hüdaya (İslâm´a) tâbi olursak yerimizden hemen çıkarılırız. Biz onlar için bir emniyetli Harem´i metin bir mekân kılmadık mı ki, her şeyin semereleri Bizim tarafımızdan bir rızk olmak üzere onun için toplanır. Fakat onların ekserisi bilmezler.»
- Tefhim-ul Kuran: Dediler ki: «Eğer seninle birlikte hidayete uyacak olursak, yerimizden (yurdumuzdan ve konumumuzdan) çekilip kopartılırız» Oysa biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürününün aktarılıp toplandığı, güvenli bir harem´de yerleşik kılmadık mı? Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
Resim yüklenemedi.