Your browser doesn’t support HTML5 audio
وَكَمْ أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍۭ بَطِرَتْ مَعِيشَتَهَا ۖ فَتِلْكَ مَسَٰكِنُهُمْ لَمْ تُسْكَن مِّنۢ بَعْدِهِمْ إِلَّا قَلِيلًا ۖ وَكُنَّا نَحْنُ ٱلْوَٰرِثِينَ
Ve kem ehleknâ min karyetin batırat maîşetehâ, fe tilke mesâkinuhum lem tusken min ba’dihim illâ kalîlâ(kalîlen), ve kunnâ nahnul vârisîn(vârisîne).
Biz nimetler içinde şımaran nice memleket halkını helâk etmişizdir. İşte kendilerinden sonra içlerinde pek az oturulmuş yurtları! (O yurtlara) biz varis olduk, biz.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- ve nicesini
- وَكَمْ
- helak ettik
- أَهْلَكْنَا
- ه ل ك
- -den
- مِنْ
- kent(ler)-
- قَرْيَةٍ
- ق ر ي
- şımarmış
- بَطِرَتْ
- ب ط ر
- refah içinde
- مَعِيشَتَهَا
- ع ي ش
- İşte şunlar
- فَتِلْكَ
- onların meskenleri
- مَسَاكِنُهُمْ
- س ك ن
- لَمْ
- oralarda oturulmadı
- تُسْكَنْ
- س ك ن
- مِنْ
- onlardan sonra
- بَعْدِهِمْ
- ب ع د
- ancak
- إِلَّا
- pek az
- قَلِيلًا
- ق ل ل
- ve biz olduk
- وَكُنَّا
- ك و ن
- biz
- نَحْنُ
- varisler
- الْوَارِثِينَ
- و ر ث
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Biz nimetler içinde şımaran nice memleket halkını helâk etmişizdir. İşte kendilerinden sonra içlerinde pek az oturulmuş yurtları! (O yurtlara) biz varis olduk, biz.
- Diyanet Vakfı: Biz, refahından şımarmış nice memleketi helâk etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara biz vâris olmuşuzdur.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Bununla birlikte Biz, refahtan şımarmış nice memleketleri helak ettik. İşte arkalarından pek az oturulabilmiş olan yerleri! Onlara Biz varis olduk.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Biz, maişetleriyle şımarmış nice memleketi helak etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara biz varis olmuşuzdur.
- Ali Fikri Yavuz: Biz (böyle) geçimi ile şımarıb azmış nice memleket halkını helâk ettik. İşte meskenleri, (seyahatlerinizde gördüğünüz harabeye dönmüş evleri) ki, kendilerinden sonra pek azı iskân edilmiştir!... Varis olan (bâkî kalan ve hakikî mutasarrıf bulunan) da ancak biz olduk.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Bununla beraber biz maışetiyle şımarmış nice memleket helâk ettik, işte meskenleri bir daha arkalarından meskûn olmadı meğer ki pek az, ve hep biz vâris olduk
- Fizilal-il Kuran: Biz refah içinde şımarmış nice şehirleri helak ettik. İşte yerleri! Kendilerinden sonra pek az kimse oturabilmiştir. Onlara hep biz varis olmuşuzdur.
- Hasan Basri Çantay: Biz, (bol) geçimi ile (halkı) şımarmış nice memleket (ler) helak etdik. İşte kendilerinden sonra ancak pek az kimselerin konabileceği (haraab) meskenleri! (Bütün onlara.) biz vâris olmuşuzdur.
- İbni Kesir: Biz; nimet ve refahıyla şımarmış nice kasabaları yok etmişizdir. İşte kendilerinden sonra çok az kimselerin oturabileceği yerleri. Ve oralara varis olanlar Biz´dik, Biz.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Ve bir nice kasabayı da helâke uğrattık ki, (ahalisi) maişetlerinin çokluğuyla şımarmış idi. İşte şu onların konaklarıdır ki, onlardan sonra pek azı müstesna (kimseye) ikametgâh olmadı ve Bizler varisler olduk.
- Tefhim-ul Kuran: Biz, yaşama biçimleriyle ´refah içinde şımarıp azmış´ nice şehri yıkıma uğrattık. İşte meskenleri; çok az (bir zaman) dışında (onlarda) kendilerinden sonra oturulabilmiş değildir. (Onlara) Varis olanlar biziz.
Resim yüklenemedi.