Your browser doesn’t support HTML5 audio
فَخَرَجَ عَلَىٰ قَوْمِهِۦ فِى زِينَتِهِۦ ۖ قَالَ ٱلَّذِينَ يُرِيدُونَ ٱلْحَيَوٰةَ ٱلدُّنْيَا يَٰلَيْتَ لَنَا مِثْلَ مَآ أُوتِىَ قَٰرُونُ إِنَّهُۥ لَذُو حَظٍّ عَظِيمٍ
Fe harece alâ kavmihî fî zînetih(zînetihî), kâlellezîne yurîdûnel hayâted dunyâ yâ leyte lenâ misle mâ ûtiye kârûnu innehu le zû hazzın azîm(azîmin).
Kârûn, zineti ve görkemi içerisinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler, “Keşke Kârûn’a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz) olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir” dediler.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- (Karun) çıktı
- فَخَرَجَ
- خ ر ج
- karşısına
- عَلَىٰ
- kavminin
- قَوْمِهِ
- ق و م
- içinde
- فِي
- süsü (debdebesi)
- زِينَتِهِ
- ز ي ن
- dedi(ler)
- قَالَ
- ق و ل
- kimseler
- الَّذِينَ
- isteyen(ler)
- يُرِيدُونَ
- ر و د
- hayatını
- الْحَيَاةَ
- ح ي ي
- dünya
- الدُّنْيَا
- د ن و
- Keşke!
- يَا لَيْتَ
- bize verilseydi
- لَنَا
- bir benzeri
- مِثْلَ
- م ث ل
- şeyin
- مَا
- verilen
- أُوتِيَ
- ا ت ي
- Karun’a
- قَارُونُ
- gerçekten onun
- إِنَّهُ
- vardır
- لَذُو
- şansı
- حَظٍّ
- ح ظ ظ
- büyük
- عَظِيمٍ
- ع ظ م
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Kârûn, zineti ve görkemi içerisinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler, “Keşke Kârûn’a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz) olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir” dediler.
- Diyanet Vakfı: Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun´a verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı! dediler.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Derken, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler: «Ah ne olurdu, şu Karun´a verilen gibisi bizim de olsa; o gerçekten büyük bir bahtiyar (varlık sahibi)!» dediler.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Derken Karun, ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar, «Keşke Karun´a verilenin benzeri bizim de olsaydı. Hakikat şu ki o, çok büyük devlet sahibidir» dediler.
- Ali Fikri Yavuz: (Derken bir gün Karûn) zînet ve ihtişamı içinde kavmine karşı çıktı. Dünya hayatını arzu edenler: “- Keşki Karûn’a verilen mal gibi, bizim de olsa! O, gerçekten büyük bir bahtiyardır.” dediler.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Derken ziyneti içinde kavmına karşı huruç etti, Dünya hayati arzu edenler ah, dediler, ne olurdu şu Karûna verilen gibi bizim de olsa! O cidden büyük bir bahtiyar
- Fizilal-il Kuran: Karun süsü, debdebesi içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler; «Keşke Karun´a verilenlerin bir benzeri de bize verilse, doğrusu o büyük varlık sahibidir» demişlerdi.
- Hasan Basri Çantay: Derken zîneti (debdebesi) içinde kavminin karşısına çıkdı. Dünyâ hayâtını arzu edenler: «Nolurdu, dediler, Kaaruna verilen (şu servet) gibi bizim de (malımız) olsaydı. O, hakıykaten büyük nasîb saahibidir.
- İbni Kesir: Debdebe içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler: keşki Karun´a verildiği gibi bizim de olsaydı. Doğrusu o, büyük bir varlık sahibidir, demişlerdi.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Derken kavmine karşı ziynetiyle çıkıverdi. Dünya hayatını isteyenler dedi ki: «Keşke Karun´a verilmiş olan şeyin misli, bizim için de verilmiş olsa. Şüphe yok ki, o pek büyük bir baht sahibidir.»
- Tefhim-ul Kuran: Böylelikle kendi ihtişamlı süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar: «Ah keşke, Kârun´a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir» dediler.
Resim yüklenemedi.