Your browser doesn’t support HTML5 audio
فَٱنطَلَقَا حَتَّىٰٓ إِذَآ أَتَيَآ أَهْلَ قَرْيَةٍ ٱسْتَطْعَمَآ أَهْلَهَا فَأَبَوْا۟ أَن يُضَيِّفُوهُمَا فَوَجَدَا فِيهَا جِدَارًا يُرِيدُ أَن يَنقَضَّ فَأَقَامَهُۥ ۖ قَالَ لَوْ شِئْتَ لَتَّخَذْتَ عَلَيْهِ أَجْرًا
Fentalekâ, hattâ izâ eteyâ ehle karyetin istat’amâ ehlehâ fe ebev en yudayyifûhumâ fe vecedâ fîhâ cidâren yurîdu en yenkadda fe ekâmeh(ekâmehu), kâle lev şi’te lettehazte aleyhi ecrâ(ecren).
Yine yola koyuldular. Nihayet bir şehir halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Halk onları konuk etmek istemedi. Derken orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar gördüler. Adam hemen o duvarı doğrulttu. Mûsâ, “İsteseydin bu iş için bir ücret alırdın” dedi.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- yine yürüdüler
- فَانْطَلَقَا
- ط ل ق
- nihayet
- حَتَّىٰ
- إِذَا
- vardıklarında
- أَتَيَا
- ا ت ي
- halkına
- أَهْلَ
- ا ه ل
- bir kent
- قَرْيَةٍ
- ق ر ي
- yemek istediler
- اسْتَطْعَمَا
- ط ع م
- oranın halkından
- أَهْلَهَا
- ا ه ل
- fakat kaçındılar
- فَأَبَوْا
- ا ب ي
- أَنْ
- onları konuklamaktan
- يُضَيِّفُوهُمَا
- ض ي ف
- derken buldular
- فَوَجَدَا
- و ج د
- orada
- فِيهَا
- bir duvar
- جِدَارًا
- ج د ر
- yüz tutan
- يُرِيدُ
- ر و د
- أَنْ
- yıkılmağa
- يَنْقَضَّ
- ق ض ض
- hemen onu doğrulttu
- فَأَقَامَهُ
- ق و م
- (Musa) dedi ki
- قَالَ
- ق و ل
- eğer
- لَوْ
- isteseydin
- شِئْتَ
- ش ي ا
- alırdın
- لَاتَّخَذْتَ
- ا خ ذ
- buna karşılık
- عَلَيْهِ
- bir ücret
- أَجْرًا
- ا ج ر
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Yine yola koyuldular. Nihayet bir şehir halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Halk onları konuk etmek istemedi. Derken orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar gördüler. Adam hemen o duvarı doğrulttu. Mûsâ, “İsteseydin bu iş için bir ücret alırdın” dedi.
- Diyanet Vakfı: Yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere bulunan bir duvarla karşılaştılar. (Hızır) hemen onu doğrulttu. Musa: Dileseydin, elbet buna karşı bir ücret alırdın, dedi.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Bunun üzerine yine gittiler. Nihayet bir köy halkına varınca onlardan yemek istediler. Ancak onlar, kendilerini misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular, tutup onu doğrulttu. Musa: «İsteseydin bunun karşılığında mutlaka bir ücret alırdın» dedi.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Bunun üzerine yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yemek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hızır hemen onu doğrulttu. Musa: «İsteseydin elbet buna karşı bir ücret alırdın» dedi.
- Ali Fikri Yavuz: Bunun üzerine yine gittiler. Sonunda bir memleket halkına vardılar ki, ora halkından yemek istedikleri halde, kendilerini misafir etmekten çekinmişlerdi. Derken yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hızır onu hemen doğrultuverdi. (Mûsa, ona) dedi ki: “-İsteseydin, bu işine karşı bir ücret (ekmek parası) alırdın.”
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Bunun üzerine yine gittiler, nihayet bir karyenin ehline vardılar ki bunları müsafir etmekten imtina ettiler, derken orada yıkılmak isteyen bir divar buldular, tuttu onu doğrultuverdi, isteseydin, dedi: her halde buna karşı bir ücret alırdın
- Fizilal-il Kuran: Yine yola koyuldular. Bir süre sonra bir köye vardılar. Köylüden yemek istediler, fakat ağırlanma istekleri reddedildi. Az sonra yıkılmaya yüz tutmuş bir duvarla karşılaştılar. O kulumuz, eğri duvarı doğrulttu. Musa ona ´Eğer isteseydin bu yaptığın işe karşılık bir ücret alabilirdin´ dedi.
- Hasan Basri Çantay: Yine gitdiler. Nihayet bir memleket halkına vardılar ki ora ehâlisinden yemek istedikleri halde kendilerini müsâfir etmekden imtina´ etmişlerdi. Derken yıkılmak isteyen bir dıvar buldular da O, bunu doğrultuverdi. (Musa) dedi ki: «Dileseydin elbet buna karşı bir ücret alırdın».
- İbni Kesir: Yine gittiler ve nihayet vardıkları kasaba halkından yiyecek istediler. Kasaba halkı bu ikisini misafir etmek istemedi. İkisi şehrin içinde yıkılmaya yüz tutan bir duvar gördüler. O, bunu doğrultuverdi. Musa: Dileseydin; buna karşı bir ücret alabilirdin, dedi.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Sonra yine gittiler, bir belde ahalisine varınca onun ahalisinden taam istediler. Onlar ise bunları misafir kabul etmekten kaçındılar. Derken orada bir duvar buldular ki, yıkılmak istemekte idi. Hemen doğrultuverdi. Dedi ki: «Eğer dileseydin bunun üzerine elbette bir ücret alıverirdin.»
- Tefhim-ul Kuran: (Yine) Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip onlardan yemek istediler, fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı. Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, hemen onu inşa etti. (Musa) Dedi ki: «Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin.»
Resim yüklenemedi.