Your browser doesn’t support HTML5 audio
لَهُۥ مُعَقِّبَٰتٌ مِّنۢ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِۦ يَحْفَظُونَهُۥ مِنْ أَمْرِ ٱللَّهِ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّىٰ يُغَيِّرُوا۟ مَا بِأَنفُسِهِمْ ۗ وَإِذَآ أَرَادَ ٱللَّهُ بِقَوْمٍ سُوٓءًا فَلَا مَرَدَّ لَهُۥ ۚ وَمَا لَهُم مِّن دُونِهِۦ مِن وَالٍ
Lehu muakkibâtun min beyni yedeyhi ve min halfihî yahfezûnehu min emrillâh(emrillâhi), innallâhe lâ yugayyiru mâ bi kavmin hattâ yugayyirû mâ bi enfusihim, ve izâ erâdallâhu bi kavmin sûen fe lâ meredde leh(lehu), ve mâ lehum min dûnihî min vâl(vâlin).
İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- O(insa)nın vardır
- لَهُ
- izleyenler
- مُعَقِّبَاتٌ
- ع ق ب
- مِنْ
- بَيْنِ
- ب ي ن
- önünden
- يَدَيْهِ
- ي د ي
- ve
- وَمِنْ
- arkasından
- خَلْفِهِ
- خ ل ف
- onu korurlar
- يَحْفَظُونَهُ
- ح ف ظ
- مِنْ
- emrinden
- أَمْرِ
- ا م ر
- Allah’ın
- اللَّهِ
- şüphesiz
- إِنَّ
- Allah
- اللَّهَ
- لَا
- (durumlarını) değiştirmez
- يُغَيِّرُ
- غ ي ر
- مَا
- bir milet
- بِقَوْمٍ
- ق و م
- sürece
- حَتَّىٰ
- değiştirmediği
- يُغَيِّرُوا
- غ ي ر
- مَا
- kendi (durumlarını)
- بِأَنْفُسِهِمْ
- ن ف س
- zaman
- وَإِذَا
- istediği
- أَرَادَ
- ر و د
- Allah
- اللَّهُ
- bir kavme
- بِقَوْمٍ
- ق و م
- kötülük
- سُوءًا
- س و ا
- artık yoktur
- فَلَا
- geri çevirecek
- مَرَدَّ
- ر د د
- onu
- لَهُ
- zaten yoktur
- وَمَا
- onların
- لَهُمْ
- مِنْ
- O’ndan başka
- دُونِهِ
- د و ن
- مِنْ
- koruyucuları
- وَالٍ
- و ل ي
- Diyanet İşleri Başkanlığı: İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.
- Diyanet Vakfı: Onun önünde ve arkasında Allah´ın emriyle onu koruyan takipçiler (melekler) vardır. Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah´tan başka yardımcıları da yoktur.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Herkes için önünden ve arkasından takip eden melekler vardır, onu Allah´ın emriyle gözetirler. Muhakkak Allah bir topluluğa verdiğini onlar nefislerindekini bozmadıkça bozmaz! Bir topluluğa da Allah bir kötülük irade buyurdu mu artık onun geri çevrilmesine çare bulunmaz. Onlar için O´ndan başka bir vali de yoktur.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Her insan için önünden ve arkasından takip edenler vardır. Allah´ın emrinden dolayı onu gözetirler. Allah bir kavme verdiğini, o kavim kendisini bozup değiştirmedikçe değiştirmez. Allah bir kavme de kötülük murad etti mi, artık onun geri çevrilmesine de imkan yoktur. Onlar için Allah´dan başka bir veli de bulunmaz.
- Ali Fikri Yavuz: Her insan için, önünden ve arkasından takip eden Melekler vardır; onu Allah’ın emriyle korurlar. Muhakkak ki Allah bir topluma verdiği nimeti, onlar, kendilerindeki iyi hali fenalığa çevirmedikçe bozmaz. Bir topluma da Allah bir kötülük diledi mi, artık onun geri çevrilmesine hiç bir çare yoktur. O toplum için (kendilerine yardım edecek) Allah’dan başka bir yardımcı da yoktur.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): her biri için önünden ve arkasından ta´kıb eden Melâike vardır, onu Allahın emrinden dolayı gözetirler. Her halde Allah, bir kavme verdiğini onlar nefislerindekini bozmadıkça bozmaz, bir kavme de Allah, bir kötülük irade buyurdumu artık onun reddine çare bulunmaz, öyleya onlar için ondan başka bir vâli yok
- Fizilal-il Kuran: İnsanı önünden ve arkasından izleyen (melekler) vardır, onu Allah´ın emri ile gözetlerler. Herhangi bir toplum tutumunu değiştirmedikçe Allah onun konumunu değiştirmez. Allah, bir toplumun herhangi bir kötülüğe uğramasını dileyince, onu hiç kimse önleyemez. İnsanların Allah´dan başka hiçbir koruyucusu, kayırıcısı yoktur.
- Hasan Basri Çantay: Onun (ve her insanın) önünde, arkasında kendisini Allahın emriyle gözetleyecek ta´kibci (melek) ler vardır. Bir kavm, özlerindeki (güzel hal ve ahlâk) ı değişdirip bozuncaya kadar Allah şübhesiz ki onun (haalini) değişdirib bozmaz. Allah bir kavmin de fenalığını (azabını) diledi mi artık onun reddine hiç bir (çâre) yokdur: Onlar için Ondan (Allahdan) başka bir velî (ve yardım eden) de yokdur.
- İbni Kesir: Ardından ve önünden takib edenler vardır. Allah´ın emriyle onu gözetirler. Şüphesiz ki bir kavim, kendini değiştirmedikçe; Allah da onları değiştirmez. Ve Allah, bir kavimin fenalığını dileyince; artık onun önüne geçilemez. Allah´tan başka onları koruyacak birisi de bulunmaz.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Onun için önünden ve arkasından takibeden (melekler) vardır ki, onu Allah´ın emriyle muhafaza ederler ve şüphe yok ki, Allah Teâlâ, herhangi bir kavimdeki hali değiştirmez, onlar kendi nefislerindekini değiştirmedikçe. Ve Allah Teâlâ bir millete bir fenalık murad edince de artık onu geri bırakacak yoktur. Ve onlar için O´ndan başka bir yardımcı da yoktur.
- Tefhim-ul Kuran: Onun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır, onu Allah´ın emriyle gözetip korumaktadırlar. Gerçekten Allah, kendi nefis (öz) lerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar, bir toplulukta olanı değiştirip bozmaz. Allah bir topluluğa kötülük istedi mi, artık onu geri çevirmeye hiç bir (biçimde imkân) yoktur; onlar için O´ndan başka bir veli yoktur.