Your browser doesn’t support HTML5 audio
وَمَآ أَرْسَلْنَا فِى قَرْيَةٍ مِّن نَّذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَآ إِنَّا بِمَآ أُرْسِلْتُم بِهِۦ كَٰفِرُونَ
Ve mâ erselnâ fî karyetin min nezîrin illâ kâle mutrefûhâ innâ bimâ ursiltum bihî kâfirûn(kâfirûne).
Biz, hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek oranın şımarık zenginleri, “Biz, sizinle gönderileni inkâr ediyoruz” demişlerdir.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- ve
- وَمَا
- biz göndermedik
- أَرْسَلْنَا
- ر س ل
- فِي
- bir ülkeye
- قَرْيَةٍ
- ق ر ي
- hiçbir
- مِنْ
- uyarıcı
- نَذِيرٍ
- ن ذ ر
- başkasını
- إِلَّا
- diyenden
- قَالَ
- ق و ل
- varlıkla şımarmış kimseleri
- مُتْرَفُوهَا
- ت ر ف
- şüphesiz biz
- إِنَّا
- şeyi
- بِمَا
- sizin gönderildiğiniz
- أُرْسِلْتُمْ
- ر س ل
- onu
- بِهِ
- inkar ediyoruz
- كَافِرُونَ
- ك ف ر
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Biz, hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek oranın şımarık zenginleri, “Biz, sizinle gönderileni inkâr ediyoruz” demişlerdir.
- Diyanet Vakfı: Biz hangi ülkeye bir uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklı ve şımarık kişileri: Biz, size gönderilmiş olan şeyi inkâr ediyoruz, demişlerdir.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Biz herhangi bir memlekette tehlikeyi haber veren bir Resul gönderdiysek, herhalde onun refah ile şımartılmış olanları: «Biz, sizin gönderildiğiniz şeyleri tanımayız.» dediler.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Biz herhangi bir memlekete tehlikeyi haber veren bir uyarıcı gönderdikse, mutlaka oranın refah ile şımartılmış olanları: «Biz sizin gönderildiğiniz şeyleri tanımayız.» dediler.
- Ali Fikri Yavuz: Biz herhangi bir memlekete azabla korkutucu bir peygamber gönderdikse, muhakkak o memleketin ileri gelen refah düşkünleri: “- Biz, sizin gönderdiğiniz şeyleri (Allah’ın emirlerini) inkâr edenleriz.” dediler. (Ey Rasûlüm, onun için sen, kavminden bir kısım elebaşlar iman etmedi diye üzülme.)
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Biz her hangi bir memlekette (bir nezîr) tehlikeyi haber veren bir Resul gönderdikse her halde onun refah ile şımartılmış olanları dediler ki: «biz sizin gönderildiğiniz şeyleri tanıyamayız»
- Fizilal-il Kuran: Uyarıcı gönderdiğimiz her kentin şımarık elebaşları mutlaka şöyle dediler. «Biz, sizin getirdiğiniz mesajı kesinlikle inkâr ediyoruz»
- Hasan Basri Çantay: Biz hiçbir memlekete gelecek tehlikeleri haber verici bir peygamber göndermedik, ille oranın refah erbabı: «Biz, sizin gönderdiğiniz şeylere küfr edicileriz» dediler.
- İbni Kesir: Uyarıcı gönderdiğimiz her kasabanın varlıklıları dediler ki: Biz, sizin gönderildiğiniz şeyi inkar edenleriz.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Ve hiçbir beldeye bir korkutucu zât göndermedik ki, illâ onun refah içinde yaşayanları dediler ki: «Biz şüphe yok ki, kendisiyle gönderilmiş olduğunuz şeyi inkar edicileriz.»
- Tefhim-ul Kuran: Biz hangi ülkeye bir uyarıcı, korkutucu gönderdikse, mutlaka oranın ´refah içinde şımaran önde gelenleri´: «Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz» demişlerdir.
Resim yüklenemedi.