Your browser doesn’t support HTML5 audio
فَقَرَّبَهُۥٓ إِلَيْهِمْ قَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
Fe karrebehû ileyhim kâle e lâ te’kulûn(te’kulûne).
Onu önlerine koydu. “Yemez misiniz?” dedi.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- onu yaklaştırdı
- فَقَرَّبَهُ
- ق ر ب
- önlerine
- إِلَيْهِمْ
- dedi
- قَالَ
- ق و ل
- أَلَا
- yemez misiniz?
- تَأْكُلُونَ
- ا ك ل
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Onu önlerine koydu. “Yemez misiniz?” dedi.
- Diyanet Vakfı: Onların önüne koyup «Yemez misiniz?» demişti.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Onu yakınlarına koyarak: «Yemeğe buyurmaz mısınız?» dedi.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Onu önlerine sürerek: «Yemez misiniz?» dedi.
- Ali Fikri Yavuz: Onu (yemek olarak) önlerine koydu. “-Yemeğe buyurmaz mısınız?” dedi. (Yemeğinden misafirlerin yemediğini görünce):
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Onu yakınlarına koydu, yemeğe buyurmaz mısınız? dedi.
- Fizilal-il Kuran: Onu, önlerine yaklaştırdı «Yemez misiniz?» dedi.
- Hasan Basri Çantay: Bunu onlara yaklaşdırdı. «Yemez misiniz?» dedi.
- İbni Kesir: Onlara yaklaştırıp; yemez misiniz? demişti.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Bunu onlara yaklaştırdı. Dedi ki: «Yemez misiniz?»
- Tefhim-ul Kuran: Derken onlara yaklaştırıp (önlerine sürdü); «Yemez misiniz?» dedi.
Resim yüklenemedi.