Your browser doesn’t support HTML5 audio
فَأَخَذْنَٰهُ وَجُنُودَهُۥ فَنَبَذْنَٰهُمْ فِى ٱلْيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٌ
Fe ehaznâhu ve cunûdehu fe nebeznâhum fîl yemmi ve huve mulîm(mulîmun).
Bunun üzerine biz de kendisini ve ordularını yakalayıp denize attık. O ise (pişman olmuş), kendini kınıyordu.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- biz de onu yakaladık
- فَأَخَذْنَاهُ
- ا خ ذ
- ve askerlerini
- وَجُنُودَهُ
- ج ن د
- ve onları attık
- فَنَبَذْنَاهُمْ
- ن ب ذ
- فِي
- denize
- الْيَمِّ
- ي م م
- ve o
- وَهُوَ
- kendi kendini kınıyordu
- مُلِيمٌ
- ل و م
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Bunun üzerine biz de kendisini ve ordularını yakalayıp denize attık. O ise (pişman olmuş), kendini kınıyordu.
- Diyanet Vakfı: Nihayet onu da ordularını da yakalayıp denize attık, bu sırada kendini kınayıp duruyordu.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Bunun üzerine Biz de tuttuk kendisini ve ordularını denize fırlatıverdik o alçak namertlik ederken.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Nihayet biz onu ve ordularını yakalayıp hepsini denize attık. Firavun ise o sırada (inadından dolayı pişmanlık duyarak) kendi kendini kınıyordu.
- Ali Fikri Yavuz: Bunun üzerine tuttuk kendisini ve ordularını denize attık. Öyle ki, küfür ve inad üzere bulunuyordu.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Onun üzerine biz de tuttuk kendisini ve ordularını deryaya fırlatıverdik, namerdlik ederken o leîm.
- Fizilal-il Kuran: Sonunda onu ve ordularını yakalayıp denize attık. O, kınanmayı haketmişti.
- Hasan Basri Çantay: Nihayet onu da, ordularını da yakalayıb denize atdık ki o, (bu sırada kendi kendini) kınayıcı idi.
- İbni Kesir: Sonunda onu da, ordularını da yakalayıp denize attık. O, kınanacak işler yapıp durmaktaydı.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Artık O´nu da, ordularını da yakaladık, hemen onları denize atıverdik. Ve o, levm edilecek şeyleri yaparken (öyle bir felakete uğramış oldu).
- Tefhim-ul Kuran: Bunun üzerine, biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o,) ´kınanacak işler yapıp durmaktaydı´.
Resim yüklenemedi.