Your browser doesn’t support HTML5 audio
وَكَذَٰلِكَ مَآ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ فِى قَرْيَةٍ مِّن نَّذِيرٍ إِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَآ إِنَّا وَجَدْنَآ ءَابَآءَنَا عَلَىٰٓ أُمَّةٍ وَإِنَّا عَلَىٰٓ ءَاثَٰرِهِم مُّقْتَدُونَ
Ve kezâlike mâ erselnâ min kablike fî karyetin min nezîrin illâ kâle mutrefûhâ innâ vecednâ âbâenâ alâ ummetin ve innâ alâ âsârihim muktedûn(muktedûne).
İşte böyle, biz senden önce hiçbir memlekete bir uyarıcı göndermedik ki, oranın şımarık zenginleri, “Şüphe yok ki biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de elbette onların izlerinden gitmekteyiz” demiş olmasınlar.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- ve işte böyle
- وَكَذَٰلِكَ
- مَا
- göndermedik
- أَرْسَلْنَا
- ر س ل
- مِنْ
- senden önce
- قَبْلِكَ
- ق ب ل
- herhangi
- فِي
- bir kente
- قَرْيَةٍ
- ق ر ي
- hiçbir
- مِنْ
- uyarıcı
- نَذِيرٍ
- ن ذ ر
- dışında
- إِلَّا
- diyenlerden
- قَالَ
- ق و ل
- oranın zenginleri
- مُتْرَفُوهَا
- ت ر ف
- elbette biz
- إِنَّا
- bulduk
- وَجَدْنَا
- و ج د
- babalarımızı
- ابَاءَنَا
- ا ب و
- üzerinde
- عَلَىٰ
- bir din
- أُمَّةٍ
- ا م م
- ve biz de
- وَإِنَّا
- عَلَىٰ
- onların izlerine
- اثَارِهِمْ
- ا ث ر
- uyarız
- مُقْتَدُونَ
- ق د و
- Diyanet İşleri Başkanlığı: İşte böyle, biz senden önce hiçbir memlekete bir uyarıcı göndermedik ki, oranın şımarık zenginleri, “Şüphe yok ki biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de elbette onların izlerinden gitmekteyiz” demiş olmasınlar.
- Diyanet Vakfı: Senden önce de hangi memlekete uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklıları: Babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız, derlerdi.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Yine böyle senden önce hangi memlekette bir uyarıcı gönderdikse, onun refah içindeki takımı demişti ki: «Bizler atalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız.»
- Elmalılı Hamdi Yazır: Ey Muhammed! Yine böyle biz senden önce de hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek, mutlaka oranın şımarık varlıklı kimseleri: «Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız.» dediler.
- Ali Fikri Yavuz: Yine böyle (senin kavmin dediği gibi), senden önce hangi memlekete bir peygamber gönderdikse, (o memleket halkının) ileri gelenleri şöyle demişti: “- Biz, atalarımızı bir din üzerinde bulduk. Biz de onların izlerine uyarız.”
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Yine böyle senden evvel hangi memlekette bir nezîr gönderdikse onun refahlı takımı demişti ki: bizler atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk biz de onların izlerine uyarız
- Fizilal-il Kuran: İşte böyle senden önce hangi memlekete uyarıcı gönderdiysek, mutlaka oranın ileri gelen zenginleri: «Biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız» dediler.
- Hasan Basri Çantay: Senden evvel her hangi bir memlekete fena akıbetleri haber verici hiçbir peygamber göndermedik ki ille oranın refah erbabı da böylece «Gerçek biz atalarımızı bir ümmet (bir dîn) üzerinde bulduk. Biz de hakîkaten onların izlerine uymuşlarız» demiş (ler) dir.
- İbni Kesir: Senden önce de hangi kasabaya bir uyarıcı gönderdiysek; o kasabanın varlıklıları sadece dediler ki: Doğrusu biz, babalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve biz de onların izlerine uymaktayız.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Ve böylece senden evvel bir kasabaya bir korkutucu göndermedik ki, illâ onun refah içinde yaşayanları dedi ki: «Biz babalarımızı bir büyük tarikat üzere bulduk ve şüphe yok ki, biz de onların emrine uymuş kimseleriz.»
- Tefhim-ul Kuran: İşte böyle; senden önce de (herhangi) bir memlekete bir peygamber göndermiş olmayalım, mutlaka onun ´refah içinde şımarıp azan önde gelenleri´ (şöyle) demişlerdir: «Gerçek şu ki, biz, atalarımızı bir ümmet (din) üzerinde bulduk ve doğrusu biz, onların izlerine (eserlerine) uymuşlarız.»
Resim yüklenemedi.