Your browser doesn’t support HTML5 audio
فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ ٱلْعَذَابَ إِذَا هُمْ يَنكُثُونَ
Fe lemmâ keşefnâ an humul azâbe izâ hum yenkusûn(yenkusûne).
Fakat biz onlardan azabı kaldırınca bir de bakmışsın sözlerinden dönüyorlar.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- fakat
- فَلَمَّا
- biz kaldırınca
- كَشَفْنَا
- ك ش ف
- onlardan
- عَنْهُمُ
- azabı
- الْعَذَابَ
- ع ذ ب
- hemen
- إِذَا
- onlar
- هُمْ
- sözlerinden dönüyorlar
- يَنْكُثُونَ
- ن ك ث
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Fakat biz onlardan azabı kaldırınca bir de bakmışsın sözlerinden dönüyorlar.
- Diyanet Vakfı: Fakat biz onlardan azabı kaldırınca, sözlerinden dönüverdiler.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Bunun üzerine kendilerinden azabı açtığımızda hemen cayıverdiler.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Fakat azabı kendilerinden kaldırdığımız zaman hemen sözlerinden dönüverdiler.
- Ali Fikri Yavuz: Bunun üzerine kendilerinden azabı kaldırdığımız vakit, (yola geleceğiz, iman edeceğiz sözlerinden) hemen caydılar.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Bunun üzerine kendilerinden azâbı açtığımız vakıt da derhal cayıverdiler
- Fizilal-il Kuran: Fakat biz onlardan azabı kaldırınca sözlerinden dönmeye başladılar.
- Hasan Basri Çantay: Fakat biz onlardan azâbı giderince bir de ne bakarsın: Onlar verdikleri sözü bozuyorlar bile!
- İbni Kesir: Azabı üzerlerinden kaldırınca, hemen sözlerinden caydılar.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Vaktâ ki, onlardan o azabı açıverdik, o zaman onlar sözlerinden geri döner oldular.
- Tefhim-ul Kuran: Fakat onlardan azabı çekip giderince, bir de görürsün ki onlar andlarını bozuyorlar.
Resim yüklenemedi.