Your browser doesn’t support HTML5 audio
فَإِذَا مَسَّ ٱلْإِنسَٰنَ ضُرٌّ دَعَانَا ثُمَّ إِذَا خَوَّلْنَٰهُ نِعْمَةً مِّنَّا قَالَ إِنَّمَآ أُوتِيتُهُۥ عَلَىٰ عِلْمٍۭ ۚ بَلْ هِىَ فِتْنَةٌ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Fe izâ messel insâne durrun deânâ, summe izâ havvelnâhu ni’meten minnâ kâle innemâ ûtîtuhu alâ ilm(ilmin), bel hiye fitnetun ve lâkinne ekserehum lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, “Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir” der. Hayır, o bir imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- zaman
- فَإِذَا
- dokunduğu
- مَسَّ
- م س س
- insana
- الْإِنْسَانَ
- ا ن س
- bir zarar
- ضُرٌّ
- ض ر ر
- bize du’a eder
- دَعَانَا
- د ع و
- sonra
- ثُمَّ
- vakit
- إِذَا
- ona verdiğimiz
- خَوَّلْنَاهُ
- خ و ل
- bir ni’met
- نِعْمَةً
- ن ع م
- bizden
- مِنَّا
- der
- قَالَ
- ق و ل
- elbette
- إِنَّمَا
- bu bana verildi
- أُوتِيتُهُ
- ا ت ي
- sayesinde
- عَلَىٰ
- bilgi(m)
- عِلْمٍ
- ع ل م
- hayır
- بَلْ
- o
- هِيَ
- bir imtihandır
- فِتْنَةٌ
- ف ت ن
- fakat
- وَلَٰكِنَّ
- çokları
- أَكْثَرَهُمْ
- ك ث ر
- لَا
- bilmiyorlar
- يَعْلَمُونَ
- ع ل م
- Diyanet İşleri Başkanlığı: İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, “Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir” der. Hayır, o bir imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler.
- Diyanet Vakfı: İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, «Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir» der. Hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Fakat insana bir sıkıntı dokunduğunda Bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir nimet bahşettiğimizde de: «O, bana bir bilgi sayesinde verildi.» der. Aslında o bir imtihandır, fakat pek çokları bilmezler.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Fakat insana bir sıkıntı dokunuverince bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir nimet bahşettiğimiz zaman da: «O bana bir bilgi üzerine verildi.» der. Belki bu bir imtihandır, fakat pek çokları bilmezler.
- Ali Fikri Yavuz: (Nankör) insana bir zarar dokundu mu, bize yalvarır; sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verdik mi: “-Bu, bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir.” der. Doğrusu bu bir imtihandır; fakat çokları bilmezler.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Fakat insana bir sıkıntı dokunuverince bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir ni´met bahşediverdiğimiz zaman da o bana bir bilgi üzerine verildi der, belki o bir fitnedir velâkin pek çokları bilmezler
- Fizilal-il Kuran: İnsanın başına bir sıkıntı geldiği zaman bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimiz zaman: «Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir» der. Hayır, bir imtihandır; fakat çokları bilmezler.
- Hasan Basri Çantay: İnsana bir zarar dokunduğu zaman bizi çağırır (yalvarır). Sonra kendisine bizden bir ni´met verdiğimiz vakit «Bu, bana ancak bilgi (m) den dolayı verilmişdir» der. Hayır bu, bir imtihandır. Lâkin onların çoğu bilmezler.
- İbni Kesir: İnsana bir sıkıntı gelince; Bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimizde; bu, bana bilgimden dolayı verilmiştir, der. Hayır, bu bir denemedir. Fakat çokları bilmezler.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Fakat insana bir zarar dokunduğu vakit Bize dua eder. Sonra ona tarafımızdan bir nîmet verdiğimiz vakit de: «Bana o, şüphe yok ki bir bilgi üzerine verilmiştir» der. Belki o, bir imtihandır. Fakat onların birçokları bilmezler.
- Tefhim-ul Kuran: İnsana bir zarar dokunduğu zaman, bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: «Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi.» Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak onların çoğu bilmiyorlar.
Resim yüklenemedi.