Your browser doesn’t support HTML5 audio
مَا خَلَقْنَٰهُمَآ إِلَّا بِٱلْحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Mâ halaknâhumâ illâ bil hakkı ve lâkinne ekserehum lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
Biz onları ancak hak ve hikmete uygun olarak yarattık. Ama onların çoğu bilmiyorlar.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- مَا
- onları yaratmadık
- خَلَقْنَاهُمَا
- خ ل ق
- dışında bir sebeple
- إِلَّا
- hikmetli bir gaye
- بِالْحَقِّ
- ح ق ق
- fakat
- وَلَٰكِنَّ
- onların çoğu
- أَكْثَرَهُمْ
- ك ث ر
- لَا
- bilmiyorlar
- يَعْلَمُونَ
- ع ل م
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Biz onları ancak hak ve hikmete uygun olarak yarattık. Ama onların çoğu bilmiyorlar.
- Diyanet Vakfı: Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): ikisini de ancak hak ve hikmetle yarattık. Fakat pek çokları bilmezler.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Biz onları hak ve hikmetle yarattık. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
- Ali Fikri Yavuz: Ancak bunları (iman ve itaatı gerektiren) hak için yarattık; fakat onların, (Mekke kâfirlerinin) çoğu bilmezler.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): İkisini de ancak hak sebebiyle yarattık ve lâkin pek çokları bilmezler
- Fizilal-il Kuran: Onları sadece hak ilkesine dayalı olarak yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
- Hasan Basri Çantay: Biz bunları hakkın ikaamesine sebeb olmakdan başka (bir hikmetle) yaratmadık. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.
- İbni Kesir: Biz; onları, ancak hak ile yarattık. Ne var ki onların çoğu, bilmezler.
- Ömer Nasuhi Bilmen: İkisini de yaratmadık, ancak Hakk´a mukarin olarak yarattık, fakat onların birçokları bilmezler.
- Tefhim-ul Kuran: Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler.
Resim yüklenemedi.