Your browser doesn’t support HTML5 audio
۞ أَلَمْ يَأْنِ لِلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ أَن تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ ٱللَّهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ ٱلْحَقِّ وَلَا يَكُونُوا۟ كَٱلَّذِينَ أُوتُوا۟ ٱلْكِتَٰبَ مِن قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ ٱلْأَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ ۖ وَكَثِيرٌ مِّنْهُمْ فَٰسِقُونَ
E lem ye’ni lillezîne âmenû en tahşea kulûbuhum li zikrillâhi ve mâ nezele minel hakkı ve lâ yekûnû kellezîne ûtûl kitâbe min kablu fe tâle aleyhimul emedu fe kaset kulûbuhum, ve kesîrun minhum fâsikûn(fâsikûne).
İman edenlerin Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- أَلَمْ
- vakti gelmedi mi?
- يَأْنِ
- ا ن ي
- için
- لِلَّذِينَ
- inananlar
- امَنُوا
- ا م ن
- أَنْ
- saygı duymasının
- تَخْشَعَ
- خ ش ع
- kalblerinin
- قُلُوبُهُمْ
- ق ل ب
- zikrine
- لِذِكْرِ
- ذ ك ر
- Allah’ın
- اللَّهِ
- ve şeye
- وَمَا
- inananlar
- نَزَلَ
- ن ز ل
- -tan
- مِنَ
- hak-
- الْحَقِّ
- ح ق ق
- ve
- وَلَا
- olmasınlar
- يَكُونُوا
- ك و ن
- kimseler gibi
- كَالَّذِينَ
- verilen
- أُوتُوا
- ا ت ي
- Kitap
- الْكِتَابَ
- ك ت ب
- مِنْ
- bundan önce
- قَبْلُ
- ق ب ل
- ve geçen
- فَطَالَ
- ط و ل
- üzerlerinden
- عَلَيْهِمُ
- uzun zaman
- الْأَمَدُ
- ا م د
- ve katılaşan
- فَقَسَتْ
- ق س و
- kalbleri
- قُلُوبُهُمْ
- ق ل ب
- ve çoğu
- وَكَثِيرٌ
- ك ث ر
- onların
- مِنْهُمْ
- yoldan çıkmıştır
- فَاسِقُونَ
- ف س ق
- Diyanet İşleri Başkanlığı: İman edenlerin Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir.
- Diyanet Vakfı: İman edenlerin Allah´ı anma ve O´ndan inen Kur´an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): O iman edenlere zamanı gelmedi mi ki, kalpleri Allah´ın zikrine ve inen gerçek aşkına saygı ile coşsun ve bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçip de kalpleri katılaşmış, Çoğu da günaha dalmış bulunanlar gibi olmasınlar?
- Elmalılı Hamdi Yazır: İnananlar için hâlâ vakit gelmedi mi ki, kalbleri Allah´ın zikrine ve inen hakka saygı duysun ve bundan önce kendilerine verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmekle kalbleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar?
- Ali Fikri Yavuz: İman edenlere, vakti gelmedi mi ki, kalbleri Allah’ın zikrine ve inen Kur’an’a saygı ile yumuşasın; ve bundan önce kendilerine kitab verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçib de kalbleri katılaşmış ve çoğu fıska dalmış bulunanlar gibi olmasınlar.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Ya o iyman edenlere çağı gelmedi mi? ki kalbleri Allahın zikrine ve inen hak aşkına huşu´ ile çoşsun ve bundan evvel kendilerine kitab verilmiş sonra üzerlerinden uzun zaman geçip de kalbleri katılaşmış ve ekserîsi fıska dalmış bulunanlar gibi olmasınlar.
- Fizilal-il Kuran: Allah´tan gelen öğütlerin ve O´nun indirdiği gerçeğin etkisi ile müminlerin kalplerinin yumuşayacağı, ürpereceği gün halâ gelmedi mi? Müminler daha önce kendilerine kutsal kitap verilenler gibi olmasınlar. Uzun zaman geçince onların kalpleri katılaştı ve çoğu yoldan çıkmış kimseler oldu.
- Hasan Basri Çantay: îman edenlerin, Allâhı ve Hakdan ineni zikr için, kalblerinin saygı ile yumuşaması zamanı halâ gelmedi mi? Onlar, daha evvel kendilerine kitâb verilib de üzerlerinden uzun zaman geçmiş, artık kalbleri kararmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan bir çoğu (dînlerinden çıkmış) faasıklardı.
- İbni Kesir: İman edenlerin, Allah´ı anması ve O´ndan inen gerçek için kalblerinin yumuşaması zamanı hala gelmedi mi? Onlar, daha önce kendilerine kitab verilip de üzerlerinden uzun zaman geçmiş, artık kalbleri katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan bir çoğu fasıklardır.
- Ömer Nasuhi Bilmen: İmân edenler için hâlâ zamanı gelmedi mi ki, kalbleri Allah´ın zikri için ve Hak´tan nüzul eden için havf ve haşyet içinde bulunsun? Ve evvelce kendilerine kitap verilmiş kimseler gibi olmasınlar ki, üzerlerine uzun zaman geçmiş de kalbleri katılaşmıştır ve onlardan birçoğu fâsıklardır.
- Tefhim-ul Kuran: İman etmekte olanların, Allah´ın ve haktan inmiş olanın zikri için kalplerinin ´saygı dolu bir korku ile yumuşaması´ zamanı gelmedi mi? Onlar, bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş, böylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan çoğu da fasık olanlardı.
Resim yüklenemedi.