Your browser doesn’t support HTML5 audio
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
Bel nahnu mahrûmûn(mahrûmûne).
(Gerçeği anlayınca da), “Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız!” dediler.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- hayır
- بَلْ
- biz
- نَحْنُ
- mahrum bırakıldık
- مَحْرُومُونَ
- ح ر م
- Diyanet İşleri Başkanlığı: (Gerçeği anlayınca da), “Hayır, meğer biz mahrum bırakılmışız!” dediler.
- Diyanet Vakfı: Yok yok, doğrusu biz mahrum bırakılmışız!
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Yok, biz mahrum edilmişiz.» dediler.
- Elmalılı Hamdi Yazır: «Yok, biz mahrum edilmişiz.» (dediler).
- Ali Fikri Yavuz: (Etrafa bakınıp kendi bahçeleri olduğunu anladıkları zaman da): “-Hayır, (bahçenin bereketinden) biz mahrum edilmişiz.” dediler.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Yok biz mahrum edilmişiz
- Fizilal-il Kuran: Hayır doğrusu biz mahrum bırakıldık.
- Hasan Basri Çantay: (Sonra hakıykatı anlayınca da) «Hayır, biz mahrum (kalmış) larız».
- İbni Kesir: Hayır, belki de biz mahrum bırakıldık.
- Ömer Nasuhi Bilmen: (26-27) Vaktâ ki o bostanlarını (o halde) gördüler, dediler ki: «Şüphe yok bizler elbette sapık kimseleriz. Hayır, biz mahrum kimseleriz.»
- Tefhim-ul Kuran: «Hayır, biz (her şeyden ve bütün servetimizden) yoksun bırakıldık.»
Resim yüklenemedi.