Your browser doesn’t support HTML5 audio
وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ
Ve lekad menennâ alâ mûsâ ve hârûn(hârûne).
Andolsun, biz Mûsâ’ya ve Hârûn’a da lütufta bulunduk.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- ve andolsun
- وَلَقَدْ
- lutuflarda bulunduk
- مَنَنَّا
- م ن ن
- عَلَىٰ
- Musa’ya
- مُوسَىٰ
- ve Harun’a
- وَهَارُونَ
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Andolsun, biz Mûsâ’ya ve Hârûn’a da lütufta bulunduk.
- Diyanet Vakfı: Andolsun biz Musa´ya da Harun´a da nimetler verdik.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Andolsun ki, Musa ile Harun´u da minnettar ettik.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Andolsun ki biz Musa ile Harun´a da nimetler verdik.
- Ali Fikri Yavuz: Gerçekten biz, Mûsa ile Harûn’u da (peygamberlikle) nimetlendirdik.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Celâlim hakkı için Musâ ile Harûnu da minnetdâr eyledik
- Fizilal-il Kuran: Andolsun Musa´ya ve Harun´a da lütuflarda bulunduk.
- Hasan Basri Çantay: Andolsun biz Muusâya da, Hâruuna da nimetler verdik.
- İbni Kesir: Andolsun ki; Musa ve Harun´a da lutuf da bulunmuştuk.
- Ömer Nasuhi Bilmen: (114-115) Andolsun ki, Mûsa ve Harun üzerine de ihsanda bulunduk. Ve ikisini de ve kavimlerini de pek büyük bir gamdan kurtardık.
- Tefhim-ul Kuran: Andolsun, biz Musa´ya ve Harun´a lütufta bulunduk.
Resim yüklenemedi.