Your browser doesn’t support HTML5 audio
وَنَجَّيْنَٰهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ ٱلْكَرْبِ ٱلْعَظِيمِ
Ve necceynâ humâ ve kavme humâ minel kerbil azîm(azîmi).
Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- ve onları kurtardık
- وَنَجَّيْنَاهُمَا
- ن ج و
- ve kavimlerini
- وَقَوْمَهُمَا
- ق و م
- -dan
- مِنَ
- sıkıntı-
- الْكَرْبِ
- ك ر ب
- büyük
- الْعَظِيمِ
- ع ظ م
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
- Diyanet Vakfı: Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Hem kendilerini ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık,
- Elmalılı Hamdi Yazır: Hem kendilerini ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
- Ali Fikri Yavuz: Hem kendilerini, hem (kendilerine iman eden) kavimlerini o büyük felâketten, (suda boğulmaktan) kurtardık.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Hem kendilerini ve kavmlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık
- Fizilal-il Kuran: Onları ve kavimlerini büyük sıkıntılardan kurtardık.
- Hasan Basri Çantay: Hem onlar, hem kavmlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
- İbni Kesir: O ikisini de, kavimlerini de büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık.
- Ömer Nasuhi Bilmen: (114-115) Andolsun ki, Mûsa ve Harun üzerine de ihsanda bulunduk. Ve ikisini de ve kavimlerini de pek büyük bir gamdan kurtardık.
- Tefhim-ul Kuran: Onları ve kavimlerini o büyük üzüntüden kurtardık.
Resim yüklenemedi.