Your browser doesn’t support HTML5 audio
۞ فَنَبَذْنَٰهُ بِٱلْعَرَآءِ وَهُوَ سَقِيمٌ
Fe nebeznâhu bil arâi ve huve sakîm(sakîmun).
Derken biz onu hasta bir hâlde sahile attık.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- onu attık
- فَنَبَذْنَاهُ
- ن ب ذ
- ağaçsız çıplak bir yere
- بِالْعَرَاءِ
- ع ر ي
- ve o
- وَهُوَ
- hasta bir halde iken
- سَقِيمٌ
- س ق م
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Derken biz onu hasta bir hâlde sahile attık.
- Diyanet Vakfı: Halsiz bir vaziyette kendisini dışarı çıkardık.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Hemen Biz onu hasta bir halde bir alana çıkardık,
- Elmalılı Hamdi Yazır: Biz onu hasta bir halde bir alana çıkardık.
- Ali Fikri Yavuz: Hemen onu sahile attık, hasta idi.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Hemen biz onu alana attık hasta idi
- Fizilal-il Kuran: Biz de onu halsiz bir durumda ağaçsız çıplak bir yere attık.
- Hasan Basri Çantay: İşte biz onu, kendisi de hasta olarak, açık bir yere (çıkarıb) bırakdık.
- İbni Kesir: Rahatsız bir halde iken Biz, onu açıklık bir yere attık.
- Ömer Nasuhi Bilmen: (145-146) Artık O´nu kendisi hasta olduğu halde bir açık yere atıverdik. Ve O´nun üzerine kabak nev´inden bir ağaç bitirdik.
- Tefhim-ul Kuran: Sonunda o hasta bir durumdayken onu çıplak bir yere (sahile) attık.
Resim yüklenemedi.