Your browser doesn’t support HTML5 audio
وَقَالُوٓا۟ ءَامَنَّا بِهِۦ وَأَنَّىٰ لَهُمُ ٱلتَّنَاوُشُ مِن مَّكَانٍۭ بَعِيدٍ
Ve kâlû âmennâ bih(bihî), ve ennâ lehumut tenâvuşu min mekânin baîd(baîdin).
(Azabı görünce), “ona inandık derler” ama onlar için, artık uzak bir yerden (dünyadan) iman elde etmek nasıl mümkün olur?
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- ve demektedirler
- وَقَالُوا
- ق و ل
- inandık
- امَنَّا
- ا م ن
- ona
- بِهِ
- ama nasıl olur?
- وَأَنَّىٰ
- ا ن ي
- onlar için
- لَهُمُ
- elde etmeleri
- التَّنَاوُشُ
- ن و ش
- -den
- مِنْ
- yer-
- مَكَانٍ
- ك و ن
- uzak
- بَعِيدٍ
- ب ع د
- Diyanet İşleri Başkanlığı: (Azabı görünce), “ona inandık derler” ama onlar için, artık uzak bir yerden (dünyadan) iman elde etmek nasıl mümkün olur?
- Diyanet Vakfı: (İş işten geçtikten sonra:) «Ona inandık» demişlerdir, ama uzak yerden (dünya hayatı gelip geçtikten sonra) imana kavuşmak onlar için nasıl mümkün olur?
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Ve: «O´na iman ettik!» demektedirler, fakat onlara uzak yerden el sunmak nerede?
- Elmalılı Hamdi Yazır: Ve: «O´na iman ettik» demektedirler. Fakat onlar için (âhiret gibi) uzak bir yerden (imana) el sunmak (ulaşabilmek) nerede?
- Ali Fikri Yavuz: (Ve azabı gördükleri zaman): “-Biz O’na= Hz. Muhammed’e (s.a.v.) iman ettik.” demektedirler; fakat uzak bir yerden (ahiretten) tevbe etmek nerede?
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Ve «iyman ettik ona» demektedirler, fakat onlara uzak yerden el sunmak nerede?
- Fizilal-il Kuran: O´na inandık derler, ama artık iyice uzağında kaldıkları imanı nasıl yakalayacaklardır?
- Hasan Basri Çantay: «Ona îman etdik» demişlerdir. Fakat onlar için (dünyâye) uzak (kalmış) bir yerden (tevbeye) el sunmak nerede?.
- İbni Kesir: O´na inandık demişlerdir. Ama uzak bir yerden nasıl kolayca imana ulaşılır?
- Ömer Nasuhi Bilmen: Ve demiş olurlar ki, ona imân ettik. Fakat onlara uzak bir yerden el sunmak nerede?
- Tefhim-ul Kuran: «Biz O´na iman ettik» derler; ancak onlara uzak bir yerden (ahiretten imana) el uzatmak nerede?
Resim yüklenemedi.