Your browser doesn’t support HTML5 audio
وَلَنُذِيقَنَّهُم مِّنَ ٱلْعَذَابِ ٱلْأَدْنَىٰ دُونَ ٱلْعَذَابِ ٱلْأَكْبَرِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
Ve le nuzîkannehum minel azâbil ednâ dûnel azâbil ekberi leallehum yerciûn(yerciûne).
Andolsun, dönsünler diye biz onlara (ahiretteki) en büyük azaptan önce (dünyadaki) yakın azabı elbette tattıracağız.
Türkçesi
Arapçası
Kökü
- mutlaka onlara taddıracağız
- وَلَنُذِيقَنَّهُمْ
- ذ و ق
- -dan
- مِنَ
- azab-
- الْعَذَابِ
- ع ذ ب
- daha yakın
- الْأَدْنَىٰ
- د ن و
- ayrı olarak
- دُونَ
- د و ن
- azabdan
- الْعَذَابِ
- ع ذ ب
- büyük
- الْأَكْبَرِ
- ك ب ر
- belki
- لَعَلَّهُمْ
- dönerler
- يَرْجِعُونَ
- ر ج ع
- Diyanet İşleri Başkanlığı: Andolsun, dönsünler diye biz onlara (ahiretteki) en büyük azaptan önce (dünyadaki) yakın azabı elbette tattıracağız.
- Diyanet Vakfı: En büyük azaptan önce, onlara mutlaka en yakın azaptan tattıracağız; olur ki (imana) dönerler.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Sadeleştirilmiş): Şu da bir gerçek ki, onlara en büyük azaptan önce o yakın azaptan (dünya azabından) da tattıracağız, belki dönerler.
- Elmalılı Hamdi Yazır: Şu bir gerçek ki, onlara o en büyük azabdan önce yakın azabdan (dünyada) da tattıracağız. Umulur ki, (kötülükten) dönerler.
- Ali Fikri Yavuz: Şu da muhakkak ki, o kâfirlere, o en büyük azabdan (cehennem azabından) önce, yakın azabdan (dünyadaki esaret, ölüm, açlık gibi felâketlerden) taddıracağız. Olur ki, (küfürlerinden) dönerler, tevbe ederler.
- Elmalılı Hamdi Yazır (Orijinal): Şu da muhakkak ki onlara o en büyük azâbdan beride o yakın azabdan da tattıracağız, gerek ki rücu´ edeler
- Fizilal-il Kuran: Belki dönüp yola gelirler diye onlara büyük azapdan önce mutlaka daha yakın azabı da tattıracağız.
- Hasan Basri Çantay: Biz, o en büyük azâbdan önce de onlara mutlakaa yakın azâbdan tatdıracağız. Tâki ric´et etsinler.
- İbni Kesir: Belki dönerler diye andolsun ki onlara büyük azabdan önce de mutlaka yakın azabdan tattıracağız.
- Ömer Nasuhi Bilmen: Ve elbette onlara o en büyük azaptan önce o yakın azaptan tattıracağız. Umulur ki, onlar ric´at ediverirler.
- Tefhim-ul Kuran: Andolsun, biz onlara belki (küfürden İslam´a) dönerler diye o büyük (uhrevi) azabtan önce, yakın (dünyevi) azabtan da taddıracağız.
Resim yüklenemedi.